HAYIR DEMENİN BÜYÜSÜ

HAYIR DEMENİN BÜYÜSÜ

“Hayır” Demek Önemli mi?

Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahiler 1776 Bağımsızlık Bildirgesine aykırı bir biçimde ikinci sınıf vatandaştı. ABD Anayasasını hazırlayan Washington, Jefferson ve Madison bile köle sahibiydi. Jefferson’un 600 kölesi çok meşhurdu. 1865’te kölelik resmen anayasayla kaldırılmasına rağmen fiilen devam etti. İkinci sınıf dedim ama aslında vatandaş bile değildi. Adına Jim Crow yasaları denen ve beyazlarla zencileri toplumsal yaşamda tamamen ayıran yasalar güney eyaletlerinde yürürlüğe girdi. Böylece zenciler beyazlarla aynı taksiye binemez, aynı tiyatroya giremez, aynı restoranda yemek dahi yiyemezdi. Siyahilerle beyazlar otobüslere ayrı kapıdan biniyor, kendilerine ayrılmış ayrı yerlere oturuyorlardı. Her yıl güncellenen zencilerin girebileceği mekân listeleri eyaletlerde yayınlanırdı. 

Yıl 1955. Rosa Parks bir gün Montgomery’de otobüse bindi. O otobüste bir beyaz, beyazlara ayrılan yerde yer bulamayınca, siyahilere ait bölümde oturmakta olan Rosa Parks’tan koltuğundan kalkıp kendisine yer vermesini istedi. Şoför de kalkması için uyardı ama Parks yerinden kalkmadı. Tutuklandı ve hapse girdi. Olaydan sonra uzun bir süre boyunca siyahiler otobüslere binmediler, her yere yürüyerek gittiler.

Protesto eylemleri bir yıl sonra meyvesini verdi. Mahkeme otobüslerdeki bu uygulamayı yasakladı. Daha sonra Martin Lutker Kingle bir kitle hareketine dönüşen bu protesto 1964’te çıkarılan yasa ile başarıya ulaştı. Rosa Parks bu direnişin sembolü haline gelmişti.

Parks 1996 yılında Başkanlık Hürriyet Madalyasına lâyık görüldü. 1999’da Time dergisi tarafından 20 yy insan hakları savunucusu seçildi. ABD Kongresi altın madalyasına hak kazandı ve bu ödülü Bill Clinton’un elinden aldı.

Rosa Parks’ın HAYIR”ındaki güce bakar mısınız?

Pisagor, “Evet ve hayır en eski ve en kısa kelimelerdir. Fakat üzerinde en fazla düşünmeyi hak eden kelimelerdir” diye not düşmüş yıllar önce. Pek çok kişi hayır demekte zorlanır, bundan dolayı istemediği şeyleri yapmak zorunda kalır.. İstemediği yerlere gider, istemediği halde borç verir, beğenmediği halde beğenir gibi yapar. Sevmediği şeyi yer, tasvip etmediği halde onaylar vs vs çoğaltılabilir.

Yöneticimiz, patronumuz, iş arkadaşımız, eşimiz veya çocuğumuzdan dayatma ya da rica ile gelen ve aslında hayır dememiz gereken bir talebe istemeden “evet” demek hepimizin başına gelmiştir, gelmeye de devam edecek.

Bizim kültürümüz aslında evet üzerine bina edilmiştir ki bence de çok güzeldir bu. Ama;

  • Ya her evet bizde onulmaz yaralar açıyorsa.
  • Ya evetler doğrudan öz saygımızı ve öz değerimizi aşağı çekmeye başlamışsa.
  • Ya karşımızdakiler bizi gözümüzün içine baka baka kullanıyorlarsa.
  • Ya her evet beni biraz daha dibe çekiyorsa.
  • Ya bu evetler artık bir yaşam ya da iş modeline dönüşmüşse.

Hayır diyemeyenlerin hayatında mutlaka bu evetlerden beslenen en az bir tane asalak vardır. Hayatınızdaki asalakları düşünün. Psikologlar bunlara ‘evet vampirleri’ diyor. Tüm sorumluluklarını karşısındaki kişiye yüklemeye çalışan, sorumsuz, dünyanın ayağının altına serilmesini hakkı olduğu zanneden vampirler. 

Neden Hayır Diyemiyoruz?

Evet demek hayır demekten çok daha kolay. Bu sebeple evet demenin kolaycılığına yenik düşüyoruz. Sonra bazen günler, aylar hatta yıllarca kendi içimizde bunun pişmanlığını ve üzüntüsünü yaşıyoruz.

Önce işin bilimsel tarafına bakalım. Bilim adamları evet ve hayır kelimelerinin beyinde nasıl karşılık bulduğunu merak etmişler ve beynin farklı bölgelerinin uyarıldığını görmüşler.  Hayır derken, irade gücünü harekete geçiren, bilişsel geri bildirim mekanizmasının çalıştığı sağ ön lob aktifleşiyor. Evet ise cesaret ve ödül mekanizmasını yani sol ön lobu aktive ediyor. Evet beynin ödül merkezini, hayır ceza merkezini etkinleştiriyor. Hayır kelimesi, öfke kontrolü, duygu regülasyonu ve davranış değişimine zorlarken, evet demek mevcut sükûneti sürdürür. Bu yüzden daha kolay evet diyoruz.

Hangi Hallerde “Hayır” Diyemiyoruz?

Peki bu evetler gerçek hayatta nasıl karşılık bulur? Başka bir ifadeyle aslında hangi hallerde hayır diyemiyoruz? 

  1. Yardım Etme Duygusu: Hepimiz yetiştirilirken insanlara karşı iyi davranmamız herkese yardım etmemiz öğretildi. Yardım etmemek bencil bir davranış olarak düşünülür. Çevredekilerle araya net bir sınır konulamaz ve bir süre sonra istedikleri her şeye evet denmeye başlanır. Öneri: Ben ne kadar fedakârlık yapmalıyım? Sınırım nedir? Ne olmalı? diye kendinize sorun
  2. İnisiyatif Alamamak: İnisiyatif alamıyor, ortamı yönetemiyorsak ya da en azından ortak olamıyorsak, birileri bizim yerimize mutlaka boşluğu doldurur. Öneri: Ben ne katkı sağlayabilirim sorusunu kendinize sorun? Süreçlere dahil olun, akışa kapılmak yerine olayları takip ve analiz edin, fikrinizi söyleyin
  3. Korkmak: Bencillik, iş/akraba/arkadaş ruhuna uygun davranmakla suçlanma, duyarsız birisi olarak görülme, terk edilme, yalnız kalma, tatsızlık çıkması gibi korkular hayır demeyi engeller. Öneri: Söylediğiniz her evet sizi rahatsız ediyor ve bundan kurtulmak istiyorsanız siz de benzeri talepleri muhataplarınızdan isteyin ve tepkilerini gözlemleyin. Ya fedakarlıkta eşitliği sağlarsınız ya da insanların bir adım geri çekilmelerini temin etmiş olursunuz.
  4. Çatışmaktan Kaçınmak: Karşımızdaki insanın hiyerarşik ya da karakter yönüyle baskın olması halinde çatışmaktan kaçınırız. Bu sebeple de kolay evet deriz.  Öneri: Öz değer ve öz saygı konusu üzerinde çalışın. İnceldiği yerden kopsun noktasına bazen o kadar geç geliriz ki iş işten geçmiş tüm tavizler verilmiş olur. O noktayı öne çekmek genellikle daha az zarar görmemizi sağlar.
  5. Karşımızdakini Üzme Endişesi: Karşımızdaki çok sevdiğimiz bir insan ise mesela anne baba, çocuk ya da arkadaşımız onun duygularını incitme kaygısı ile hayır diyemeyiz.  Öneri: Kimi zaman evetler koşulsuz sevgi ile ilgilidir. Bu evetler sizde mutsuzluk oluşturmuyorsa demeye devam edin. Ama evetlerin size ve/veya  muhatabınıza iyi gelmediğini düşünüyorsanız Bu zarar sürdürülebilir mi diye sorun kendinize?
  6. Kendini Sevdirme ve Takdir Edilme Güdüsü: Hayır dersem beni sevmez korkusu hayır dememize engel olur. Kim sevilmeyi ve takdir edilmeyi istemez ki? ‘Evet’ diyerek hem herkesi mutlu ederiz hem de karşılığında aldığınız bir teşekkür sayesinde kendinizi daha iyi hissedersiniz. Sorun; başkalarından takdir görmek için kendi ihtiyaçlarımızı hiçe saymamızda dır. Öneri: Evet dedikten sonra kendinize olan sevgi ve saygınızda azalma olmamışsa sorun yok evet demeye devam edin. Ama pişmanlık oluşuyor ve öz saygınız azalıyorsa önce kendinizi sevin, takdir edin ve şımartın. Sonra diğerlerini.
  7. Terfi Etmek: Hayır dememizden dolayı daha sonra önemli işler, projelerde bizi unuturlar, hatta terfi ettirmezler endişesi bizi hayır demekten alıkoyar. Öneri: Uyumlu çalışmakla her şeye eyvallah demenin, takım çalışması ile köle olmanın farkını anlamaya çalışın. 

Oysa insanlar hayır dese üzüleceklerinden çok daha fazla evet dediklerinde üzülürler genelde. Hiç hayır demedikleri için evet’lerinin kıymeti de düşüktür.Sizi herkes sevmek zorunda değil, bazı insanların sizi sevmemesi gayet normal. Kaldı ki gerçek sevgi karşılık beklemez. Evet dedikleriniz için sevenler hayır demeye başladıkça sizden uzaklaşıyorlarsa salıverin gitsinler. Gereksiz ve fazla fedakârlık yapmak insanlarda sizi sevmelerine yol açmaz, hatta genellikle tam tersi olur. İnsanlar hayır diyemeyerek bir noktadan sonra istismara açık hale gelirler. Artık en çok kullandıkları kelime ‘keşke’ olmuştur. Hayır demeyi genellikle acı bir tecrübe sonrası öğrenirler.

Hayır Dersek Hayatımızda Ne Değişir?

Hayır diyemediğimiz için üzerimize aldığımız tüm sorumluluk ve angaryalar bilgisayarda arka planda çalışan ve bilgisayarı yoran yavaşlatan gereksiz programlar gibidir. Bu programları kaldırdığımız an;

  1. Öfke nöbetleri ve değersizlik duyguları yok olacak. Daha dingin olacaksınız.
  2. Sadece istediğiniz zamanlar evet dediğinizde öz saygınız ve iç huzurunuz artacak. 
  3. İç huzurunuz iletişim gücünüzü ve enerjinize pozitif yansıyacak.
  4. Sevdiklerinize ve kendi işlerinize daha çok zaman ayırabileceksiniz, veriminiz artacak.
  5. Kendi hayatınızı yaşayacaksınız, kendinizi özgür hissedeceksiniz.
  6. Kendinizi kasmaktan oluşan kas ağrılarınız azalacak. Belki depresyondan kurtulacaksınız.

Hayır Demek Öğrenilebilir mi? 

Kesinlikle evet. Hayır demek başka birçok yetkinlik gibi pratik gerektiren ve zaman içerisinde geliştirebileceğimiz bir liderlik özelliğidir. Paulo Coelho “Başkalarına ‘evet’ derken, kendinize ‘hayır’ demediğinizden emin olun” diyor. Eğer vampirlerin kendiliğinden düzelmesini bekliyorsanız daha fazla zahmet etmeyin bu hiçbir zaman olmayacak. Sorumsuz patronunuza, kadir kıymet bilmeyen arkadaşınıza hatta eşinize, anne-babanıza, çocuğunuza onlar istemediği sürece, belli bir yaştan sonra kendileriniz düzeltmelerini beklememelisiniz. Zaten bunları kazandırmak sizin sorumluluğunuzda da değil. Sizin yapmanız gereken onlara izin vermeyi her söylenene evet demeyi bırakmak.

Eğer hayır demekte zorlanan bir insan iseniz önünüzde iki seçenek var:

  • Ya gerektiğinde hayır demeyerek yaşam boyu acı tecrübelere yelken açacaksınız ve bir gün, artık o gün ne zamansa, artık canınıza tak edecek ve hayııııııır diye haykıracaksınız ama epey yara almış olacaksınız.
  • Ya da hemen bugün eyleme geçeceksiniz.

Ne zaman hayır diyeceğimizin yanıtı aslında çok kolay. Sizden bir şey istenildiğinde, kendinize şu üç soruyu yöneltin:

  • Bunu yapmak benim görevim mi?
  • Görevim değilse bile yapmak istiyor muyum?
  • Görevim değil, yapmak da istemiyorum fakat yaparsam bana kar/fayda sağlayacak mı?

Bu üç sorudan birine evet yanıtını veriyorsanız, o zaman evet deyin. Ama üçüne de cevabınız hayırsa, düşünmeye gerek yok, ‘hayır’ı yapıştırın.

Nasıl Hayır Denir?

Hayır demek kültürümüzde çok özel yer almış alturist yaklaşıma başka bir ifadeyle diğerkâmlık değerine aykırı gibi görülmemelidir. Hayır diyerek de başkalarının yararını kendi yararınız kadar gözetebilir, herhangi bir maddi veya manevi kişisel çıkar gözetmeksizin diğer insanlara yararlı olmaya devam edebilirsiniz. 

Birisi bizden bir şey yapmamızı istediğinde, yaptığı talebi, o kişi ile olan ilişkimiz ile karıştırmaya eğilimliyiz. Eğer hayır veya evet deme kararını, ilişkiden bağımsız tutabilirsek daha sağlıklı bir karar veririz. Reddettiğimiz şey karşımızdakinin kişiliği değil, onun talebidir. 

  1. İsteği tam olarak anlayın: karşınızdakinin tam olarak ne istediğini sorularla anlayın.
  2. İhtiyaç duyuyorsanız, ki hayır diyemeyen insanlar mutlaka ihtiyaç duyacaktır, doğru karar verebilmek için zaman isteyin.
  3. Gerekçelerinizle birlikte kırmadan dökmeden neden hayır dediğinizi anlatın.

Reddetmek için mutlaka “hayır” kelimesini kullanmak zorunda değilsiniz. Kabul edelim ki hayır itici bir kelimedir. Onu kullanmadan da karşımızdaki insanı nazikçe reddedebilirsiniz. 

“Çok isterdim bununla birlikte şu anda çok yoğunum”,

“Seni asla kırmak istemem ama bunu kabul etmem mümkün değil çünkü….”

“Sana evet demeyi çok isterdim ama buna ayıracak hiç zamanım yok çünkü……” gibi cümleler her zaman işe yarar, üstelik nezaketi de elden bırakmamış olursunuz.

İş Yaşamında Patrona Nasıl ‘Hayır’ Denir?

İşte burası çok ince bir konu. Çok ince çalışmalısınız.

  1. Patrona size güvendiği için teşekkür edin.
  2. İşin detaylarını ve iş ayrıntılarını incelemeniz gerektiğini söyleyerek zaman isteyin.
  3. Size verilen işin ne kadar süreceğini ve neye mal olacağını hesaplayın. Elinizdeki yoğun işler sebebiyle belirlenen zamanda yapma imkanınız yoksa bunu patronunuza söyleyerek hangi işlerden vazgeçmeniz gerektiğini sorun.
  4. Aldığınız iş sizin dikkat çekmenizi sağlayacak ise, size terfi etme yolunu açacak ise bunun için uykusuz kalmaya değecektir. Bu konuya stratejik açıdan yaklaşmanız da yaratıcı bir yoldur.

Hayır diyebilmek, kişinin kendine ait sınırları çizmesidir. Örneğin evinizin neden kapısı var? Hatta bir de kilit. İstemediğiniz insanlar içeri girmesin diye. Hatta sevdiğiniz insanlar bile vakitsiz ya da siz müsait değilken dalmasın diye. Çünkü orası sizin özel alanınız, yalnız size ait. Ancak izin verdikleriniz girebilir. Bir de kendi odanızı düşünün. Dış kapıya rağmen bir kapı bir kilit daha. Neden? Çünkü daha mahrem bir alan burası.

Sınırlar ve geçiş noktaları neye sahip olduğunuzu, neyi korumanız gerektiğini size ve tüm çevrenize gösterir. Anneniz 7-8 yaşınıza kadar odanıza fütursuzca dalarken bu yaşlardan itibaren kapıyı tıklatarak ya da izin isteyerek girmeye başlar odanıza. Hatta siz ve aile bireyleri kendi evine girerken bile anahtarla açmak yerine zile basarsınız ki evin genel mahremiyetine hem saygı duyasınız hem de sahip çıkasınız.

Sınırlar “nelerden sorumlusunuz”, “nelerden sorumlu değilsiniz “ bunları birbirinden ayırır. Fiziki, duygusal ya da ruhsal sınırlarımızı göstermedeki en önemli kelime “HAYIR” dır.

Yazıyı bir fıkrayla bitirelim. Kadim dost Nasuriddin Nusrat Hoca’dan;

Bir gün aldıklarını vermeyen komşusu hocadan ip ister. Hoca önce “Kusura bakma, veremem” der. Israrı devam edince de “İpe un sermişler” diye ekler. Komşusu “Aman Hocam, hiç ipe un serilir mi?” diye talebini sürdürür. En sonunda Hoca dayanamayıp der ki “İp benim değil mi? Vermek istemeyince ipe unda serilir başka şey de…”

Biraz mizah biraz zekâ… Muhatabına mesajını ne güzel de iletiyor Nasreddin Hoca.

Evet demek zenginliktir, evet demek yüce gönüllülüktür, evet demek el uzatmak kadim kültürümüzün bir tezahürüdür. Ta ki bize zarar vermeye başladığı ana kadar. Ta ki evet dediğimiz için pişman olduğumuz ana kadar. Evet demek kadar hayır da demek hayırlıdır.

Hayır de hayır olsun

 

Yorum bırakın