İki gün sonra Cumhuriyet Bayramı. Bu yıl diğerlerinden çok farklı zira tam 100 yıl önce dikilen minik fidanın kocaman görkemli bir çınara dönüşmesini kutlayacağız.
Birkaç gündür çeşitli platformlar kutlamalara sahne olmaya başladı. Önümüzdeki iki günde kutlamaların hak ettiği doruk noktaya ulaşacağını tahmin etmek zor değil. Kimisini bizzat kimisini de ana akım ya da sosyal medya mecralarından tanıdığım bazı kişilerin geçmişteki veya şu anki duruşuna ve cumhuriyet değerleri ile ilişkisine baktığımda “bir insanda eksik olan şey, aslında en çok bahsettiği şeymiş” diye düşünmeden edemedim. Eline kan bulaşmış kimi politikacının demokrasiden, emek hırsızı patronların cumhuriyetten, cumhuriyetin temel kazanımlarına düşmanlık edenlerin 100. yıl coşkusundan bahsetmesi beni hem güldürdü hem de gayri ihtiyari bu satırlar döküldü.
Cumhuriyet, kravatlı soğuk bakışlı insanların, liderinin gözüne girmek için, inanmasa da mecliste elini kaldırıp indirdiği bir yönetim şekli değildir.
Cumhuriyet, burjuvazinin efendiliğe, proletaryanın modern köleliğe dönüşmesini kolaylaştıran bir ali cengiz oyunu değildir.
Cumhuriyet, daha yüksek sesle bağıranı, daha güçlü referansı olanı, daha nobran davrananı haklı sayan bir üst akıl değildir.
Cumhuriyet, sanki bir ideal, bir ütopyaymış gibi, cumhuriyeti korumak ve kollamak için hiçbir fedakârlık yapmadan, okunan lirik şiirleri en önde hülyalı gözlerle dinleyerek alkışlamak değildir.
Cumhuriyet, söylenmemiş sözleri söylemek, açılmamış yolları açmak, düşünülmemiş vizyonlar yaratmak yerine geçmişte yaşanmış olaylar üzerinden nemalanmaya çalışmak değildir.
Cumhuriyet, temel hak ve özgürlükleri kullanarak cumhuriyetin altının oyulmasına göz yummak değildir.
Cumhuriyet, yine temel hak ve özgürlükleri kullanarak bizi biz yapan değerlerin yozlaştırılmasına müsaade etmek değildir.
Cumhuriyet, etnik, siyasi, inanç, kıyafet vb farklılıkların bir avantaj ya da dezavantaj olarak kullanılmasına ses çıkarmamak değildir.
Cumhuriyet, kahvehanelerde sigara dumanından, meyhanelerde alkol buharından sislenmiş kafalarla, akşam kurtarılan sabah kendi haline bırakılan sahipsiz çocuk değildir.
Cumhuriyet amaca giden yolda kullanılacak bir araç da değildir.
Cumhuriyetimizin Banisi Atatürk’ün dediği gibi “Cumhuriyet fazilettir.” Fazilet nedir? Ahlâkın övdüğü iyi olma hali. Alçakgönüllülük, yiğitlik, doğruluk gibi tüm nitelikler.
Cumhuriyetin faziletli olabilmesi ancak ahlâklı, alçakgönüllü, yiğit ve doğru olmasıyla mümkün. Bunun ölçüsünü belirleyen, kişiler arası sınırların birbirine tecavüz etmesini engelleyen şey ise demokrasinin ta kendisidir. O yüzden cumhuriyet demek tek başına demokrasi demek de değildir. Cumhuriyet bir beden ise demokrasi ona duygu ve akıl yükleyen anlamların bütünüdür. Cumhuriyet eğer demokrasi olsaydı Kuzey Kore’de, İran’da, Çin’de, İsrail’de sözde cumhuriyetle idare edildikleri halde, bırakınız diğerlerini, en temel insan hakkı olan yaşama hakkı ihlal ediliyor olmazdı.
Cumhuriyetimizin fazilete sahip olabilmesi ve gerçek bir demokrasi olabilmesi; kapsayıcı, hoşgörülü, sınıfların birbirine üstten bakıp parmak sallamadığı, aynı zamanda tutarlı, adaletli, haklıdan ve yasadan yana olmasına bağlıdır. Bu, kim olduğuna bakılmaksızın, devletin tüm kurumlarının tüzel kişiliği ile kravatlı-kravatsız tüm organlarını bağladığı gibi aynı şekilde tüm organizasyonların, tüm STK’ların ve tüm vatandaşların da içselleştirmesi ve hayatına dahil etmesi gereken bir ön koşuldur. Aksi halde şu ana kadar olageldiği gibi kendimize demokrat karşımızdakine monark davranmaya devam ederiz ki anlaşmazlık ve çatışmaların altında yatan amir sebep de bu değil mi zaten?
Bir başkasını hiçbir sebeple ve hiçbir şekilde küçük ve değersiz görmeyen demokrat insanların Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.
Yorumlar: 2
Bugüne kadar daha güzel bir Cumhuriyet Bayramı analizi okumamıştım. Kaleminize sağlık.
Yorumunuz için teşekkür ederim.