SEVMEDİĞİMİZ İŞLERİ YAPMANIN SIRRI

SEVMEDİĞİMİZ İŞLERİ YAPMANIN SIRRI

İşleri Keyifle Yapmanın Yolları

“Yaşam her geçen gün daha fazla sorumluluk yüklüyor omuzlarına” desem sanırım bana katılırsın. Üstelik cinsiyet, meslek ya da yaş değiştirmiyor bunu. Anne ve babanın senin yaşında yaptıklarından daha fazla şey yapmak zorundasın. Aslında bu durum garip değil sadece yaşadığın hayata uyumlanmanın bir sonucu.

Ne var ki bu işlerin bazıları (belki de çoğu) istemediğin, hoşlanmadığın şeyler. Bu sebeple ya yapmıyor ya da geç yapıyorsun veya yaparken can burnundan çıkıyor değil mi? Üzülme yalnız değilsin. Şu an bu satırları okuyan herkes aynı durumda.

Peki bu işleri daha keyifli yapmanın bir yolu var mı? Ben bu konuda katkısını her zaman gördüğüm 5 adımlı bir strateji uyguluyorum. Sana da faydalı olacağına eminim.

  1. Bakış Açını Değiştir:

İlk önce bu işi yapmanın sana sağlayacağı faydayı düşün. İş bitince elde edeceğin şeye odaklan. Koşu bandındayken sağlıklı yaşam, dağınık bir ofiste mis gibi bir çalışma ortamı, yoğun trafikte ailene ya da ekmek kapına ulaşma sevinci, toplantıdan önce öğreneceğin şeylere olan ilgi. Hiçbir fayda göremiyorsan ve o işi yapmak zorundaysan, işi bitirmenin vereceği huzur ve haz. Bu bakış açısı harekete geçmek için seni motive edecek.

  1. İşi Kolay Parçalara Böl:

Çalıştığım insanlara hedeflerini soruyorum. YKS öğrencisinin hedefi X üniversitesi Y bölümünü kazanmak. Kariyerinin başındaki çalışanın hedefi 10 yıl sonra üst yönetici olmak. Yöneticinin hedefi ise sene sonunda A kadar üretmek, B kadar satış yapmak, C kadar kazanmak.

Ulaşmak istedikleri hedef genellikle uzun erimli ve büyük. Burada sorun yok. Bununla birlikte küçük parçalara bölünmeyen hedefler, tıpkı otomobillerin yan aynalarında cisimlerin daha uzakta gözükmesi gibi, ulaşılması çok zor ve uzak görünürler. Oysa hedefi kolay ve ulaşılabilir küçük hedeflere bölersen ileri yönlü hareketini sürekli muhafaza edebilir, böylece kendini hep yolda tutabilirsin. Bu yapacağın sabah sporu için de okuyacağın kitap, görüşeceğin insanlar veya temizlik yapacağın ofis için de geçerlidir. Adım adım, küçük küçük, ufak ufak ama sürekli.

  1. Tutumunu Değiştir ve Kendinle Konuş:

Duyguları olaylar değil olaylara yüklediğimiz anlamlar belirler. Belki de yapmak istemediğin o işe doğru anlamlar yüklememişsindir. Her zor durum bir gün bir an gelir ve biter. Olumsuz etkisi yok olur. Bunu tekrar etmek bile seni yolda tutar. Tutum değişikliği ile zor olan kolaylaşır, imkânsız görülen mümkün hale gelir.

“Bu da geçer Ya Hu” benim anlam dünyamda büyük pozitif etki yaratan çok güzel bir mantra, çok hoş bir mottodur. Belki de bir sonraki yazıda bu sözün hikayesini anlatmalıyım.

“Bu da geçecek”, “bu iş de bitecek”, “sonu güzel olacak”, “bunu da başaracağım”, “ben neleri başarmadım ki?”, “başkası yapmışsa ben de yapabilirim”, “sonunda ölüm yok ya” gibi sözlerle kendinizle konuşun. Hatta utanmayın bunları yüksek sözle söyleyin. Göreceksiniz işe karşı tutumunuz değişecek, enerji yüklendiğinizi hissedeceksiniz.

  1. İşi Yaparken Kendini Eğlendir:

Senin motivasyonunu yükselten şeyleri yakınında bulundur. Frank Sinatra’yı mı seviyorsun? Sevmediği işi yaparken onu dinle. Sevimsiz bir insanla konuşacaksan en sevdiğin kravatı tak, görüşme anında arada kravatına bak, kravatın sendeki güzel anılarını düşün. Mavi stilettolarınla kendini iyi mi hissediyorsun? O katılmak istemediğin toplantıda onları giy. Evi, temizlemekten nefret ediyor ama dans etmeyi seviyor musun? Dans ederek temizle. Sporu sevdiğin arkadaşınla yap. Yoğun trafikte en sevdiğin podcastleri dinle. İşin olumsuz etkisi hafifletecek sebepler ve yollar bul.

  1. Negatif İnsanları Hayatından Çıkar:

O işin neden yapılamayacağını sana bin bir farklı yöntemle anlatan, kendisinin de o işi sevmediğini ballandırarak söyleyen insanlarla daha az görüşmeye ne dersin? Demotive olmaya değil güdülenmeye ihtiyacın var. Kasvetli, melankolik insanlar seni kendileriyle birlikte dibe çekerler. Çıkar onları hayatından.

Sevgili Okuyucu;

Keşke sevmediğimiz ama yapmak zorunda olduğumuz işler hiç olmasa. Sen de biliyorsun ki böyle bir hayat hiç olmayacak. O halde bunu kabullenmeyi, bununla yaşamayı ve buradan nasıl en az zarar hatta fayda ile çıkacağına odaklanmaya ne dersin?

Yorum bırakın