AFRİN’DEN KIZILELMA’YA

AFRİN’DEN KIZILELMA’YA

AFRİN HAREKATI

Sevgili Okuyucu;

Tarihi günlere, 50 yıl sonra tarih kitaplarında yazılacak olaylara şahitlik yapıyoruz

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), yurdumuzun güney sınır güvenliğini ve bölgede istikrarı yeniden sağlamak, dost, akraba ve kardeş bölge halkını PKK ve DAEŞ mensubu teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak maksadıyla; Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde başlattığı harekâtın bugün üçüncü gününü tamamladı.

Afrin, Türkiye’nin güney sınırında, Hatay ve Kilis içine adeta bir koçbaşı gibi uzanan ve bu sebeple stratejik öneme sahip bir ilçe.  2012 yılında rejim tarafından bütünüyle PYD kontrolüne terk edilen ilçe nüfusunun tamamına yakınını Türkiye’ye göç etmiş durumda. Afrin’in teröristlerden temizlenmesi, Türkiye’nin güney sınırında yaklaşık 10 bin kilometre karelik bir alanın güvenli alana dönüşmesi demek. TSK’nin Fırat Kalkanı harekâtını icra ettiği Cerablus’tan Menbiç’e, Elbab’tan Azez’e Afrin’e yapılacak bütüncül bir harekâtla, kurulduğu günden beri temel amaçlarından biri Doğu Akdeniz’e ulaşmak olan PKK’nın kolu kesilmiş olacak.

Önce Hava Kuvvetleri, SİHA ve Topçu ile “ateşle taarruz” icra edilerek sabit stratejik hedefler imha edildi. Daha sonra yakın hava desteği ve ateş destek vasıtalarının desteğinde Özgür Suriye Ordusu ve Türk Kara Kuvvetleri belirlenmiş sınır noktalarından hedeflerini ele geçirmek üzere hudut hattını geçti. Allah yar ve yardımcıları olsun. Zor bir harekât.  Dünyada bunu en doğru ve insanca yapacak yegâne ordu bizim ordumuz.

Sevgili Okuyucu;

Bu noktada bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Medya, vazifesini en iyi şekilde yapma iştiyakı ile hangi hava üssünden, kaçıncı filo, kaç uçakla, saat kaçta havalandı ve saat kaçta döndü? Size anlık haber veriyor. Hangi zırhlı araçlar, sınırın neresinden geçti? Ya da istirahat eden askerler neyin muhabbetini yapıyor? 7/24 en yakından haber veriyor.

Orduda bilmeden söylememesi gereken bir sırrı açık edenlere “gafil muhbir” derdik. Bunu rahatlıkla gafil muhabire dönüştürebiliriz. Ülkeler düşman kuvvetlerini ya da moral gücü hakkında bilgi elde etmek için milyonlarca $ bütçe ayırırken, konu bizim harekâtlar olunca bizim medyayı takip etmeleri yeterli oluyor.

Basın mensupları birlik ve teşkillerden uzak tutulmalı, savaşçıların dikkatleri dağıtılmamalıdır. Bu konuda medya sorumluluk sahibi olmalı, olmadığı takdirde bu sorumluluk sıralı komuta kademeleri tarafından derhal hatırlatılmalıdır.

Şöhret acısı sonra çıkan tatlı bir zehirdir. Bir kısım TSK mensubu gencimizin, maalesef kamera kadrajına girmek, muhabirin sorusuna muhatap olmak, sosyal medya hesaplarında yer etmek için adeta çabaladığı görüntüsü ortaya çıkıyor. Counter strike oyunu değil bu. Anlık gaflet ülkeyi yasa boğabilir. Henüz meskûn mahal muharebeleri başlamadı, henüz el yapımı patlayıcıların bulunduğu kuşağa gelinmedi.

Vazifenin kısa sürede en az kayıpla başarılması ve Mehmetçiğin hayatı, milletin haber alma özgürlüğünden daha önemlidir.

Savaş ciddi iştir.

Tam da bu noktada birileri Genel Kurmay Başkanına Halkla İlişkiler diye bir fonksiyon olduğunu, bu fonksiyonun kurum içinden ve ehil eller tarafından yönetilmesi halinde, süreçle ilgili enformasyonun, sürecin maksadına uygun olarak, kamuoyuna doğru ve sürekli verilebileceğini söylemeli. Tüm dünyanın gözünü diktiği bu harekâtla ilgili haberleri, medya sahibinin görüşlerine ve muhabirlerin algılamalarına göre öğrenmek istemiyorum. Her ciddi devletin hatta kurumun yaptığı gibi kurum içinden bir personelin belli aralıklarla kamuoyunu bilgilendirmesini bekliyorum. Aksi takdirde ilgili devlet ricali de bir süre sonra harekatı basından takip etmeye başlayacak bu gidişle.

Rusya harekât öncesi ve esnasında çok garip bir yere konumlandırdı kendini. Tavşana kaç derken tazıya tut diyor. Bu günlerde çok hoşumuza giden açıklamalarına ve bizimle yaptığı işbirliğine itidalle yaklaşmak gerekir. Zira Rusya rejimin doğal partneri, PYD’nin ise ABD ile birlikte hamisidir. Kanaatimce ABD’nin bölgedeki nüfuzunu Türkiye eliyle zayıflatmaya çalışıyor. Denize düştüğümüz ortamda yılana sarıldık ama adı üstünde; yılan. Fıtratının gereğini illaki yapacaktır.

Afrin Harekâtı ABD üzerinde çok travmatik etki bıraktı. Bende bıraktığı izlenim; son ana kadar Türkiye’nin blöf yaptığını zannediyordu. Harekât gerçeğe dönüşünce ise devleti yönetenler takınacakları tutum hakkında mutabık kalamadı. George Washington’dan beri tek sesli olan ülkenin dış politikası allak bullak oldu. Her gün bir politikacı harekat hakkında açıklama yapıyor hepsi farklı bir şey söylüyor.

Sevgili Okuyucu;

“Kızılelma’ya” diyen gencin hatırlattıkları ile satırlarımızı sonlandıralım.

Milletlere milli inanç ve güvenç veren mefkureye ülkü denir. Kızıl elma ise zamana, döneme, güce,tehdide, ihtiyaca göre şekillenen fakat asla sonlanmayan , tamamlanmayan, ulaşılamayan ve milleti her daim diri ve sıkı tutan ülkülerdir.

İşte buradan bakıldığında; Devlet taş binalar içinde değildir. Devlet yalnız hükumet demek hiç değildir.

Devlet Türk’ün kalbindedir.

Her Türk tek başına devlettir. Kızılelma’sı peşinde koşan erdir.

 

Yorum bırakın