SİPER ALIN Z KUŞAĞI GELİYOR

SİPER ALIN Z KUŞAĞI GELİYOR

TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİRMEK İÇİN Z KUŞAĞINI ANLAMAK

 Sevgili Okuyucu;

Gün geçmiyor ki öğrenciden yaka silken bir öğretmen, “nerede bizim gençliğimiz nerede bunlar?” diyen yaşlı bir amca ya da “bu zamane gençleri de çok oluyor” diyen bir teyze görmeyelim.

Herkes gençlerden şikâyetçi. Gençler ise anlaşılamamaktan.

Yaklaşık 2500 sene önce yaşayan Sokrates’e atfedilen bir söz vardır: “Günümüzün çocukları lüksü seviyor. Kötü davranışları var, otoriteye başkaldırıyorlar, yaşlılara saygıları yok, çalışmak yerine laklak etmeyi seviyorlar. Çocuklar artık evlerinin hizmetçisi değil, tiranı.  Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, destek olmak yerine laklak yapıyorlar, şapır şupur yiyorlar, bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar.”

Kuşak çatışmasının binlerce yıl önce de olduğunu bilmek ilginç değil mi? Acaba Sokrates’in bahsettiği çocuklar hangi kuşağa aitti J.

Kuşaklar arası çatışma aralarında yaş farkı olan iki birey arasında dahi kendini gösteren bir olgu, bir sürecin doğal sonucu aslında.

İki kuşak arasındaki temel farkın, aslında gençlerin ümitleri, yaşlıların ise hayalleri ile yaşamasından kaynaklanmakta olduğunu düşünüyorum. Çatışan yarının ümidi ile geçmişin hayali aslında.

Şimdinin yeni yetmesi geleceğimizin mimarı gençleri anlamaya çalışmadan önce dilerseniz geçmiş kuşaklara kısaca göz gezdirelim.

Bunun için dünya literatürüne başvuracağız. Her şeyi sınıflandırmayı seven Amerikalılar kuşakları da sınıflandırmış.

 

BABY BOOMER KUŞAĞI (1946-1964):

En genci 54 yaşında olan ve önemli bir kısmına büyük baba, büyük anne dediğimiz bu kuşak ikinci dünya savaşından sonrasında  yaklaşık 1 milyar doğum ile “bebek patlaması” yaşanan döneminin çocuklarıdır. Uzun savaş yıllarının meydana getirdiği büyük yıkımın psikolojisini tamir etmek, savaş sonrası tüm dünyada süratle genişleyen ekonomi ile birlikte belirli bir gelir standardında ulaşmış insanların yaşamlarını başka bir evreye taşımak maksadıyla bolca çocuk yapılan dönem Baby Boomer dönemidir.  Baby Boomer’lar:

  • Teknoloji yerine yüz yüze sohbeti tercih eder.
  • Problem çözümünde sebep-sonuç ilişkisini analiz eder, geçmişte yaşanan deneyimleri kullanarak çözüme gider.
  • Tüm yaşantılarında olduğu gibi çalışma hayatında da disipline önem verir. Üstün fiziksel performansla çalışır.
  • Konservatif sınıf ortamına alışıktır. Öğrenme sürecini soru-cevap tekniği, geribildirim ve derse katılım ile tamamlarlar.

Kendilerini hayata tutunmaya ve ailelerine adayan bu kuşağı tanımlayan sıfat  ‘kanaatkar’ dır.

 

X KUŞAĞI (1965-1979):

Dünyadaki büyük değişimlere şahitlik etmiş bir kuşaktır. Dünyaya gözlerini açık hava sinemaları, transistörlü radyo, kasetçalar ve pikapla açan, küçük şeylerle çok mutlu olan X kuşağı pek çok dönüşüm yaşadı. Darbeler, Kıbrıs Harekâtı, Güneydoğu Sorunu, koalisyonlu yıllar,  SSCB’nin dağılması ve soğuk savaşın bitmesi, Körfez Harekâtı, globalleşme gibi bir çok tarihi olaya tanık olan bu kuşak, kamu ve iş dünyasında baby boomerların yerini almaya başlayan yöneticiler, okullardaki öğretmenler, uçağı uçuran pilot, sokağı temizleyen işçi, kısacası ekonomik hayatın baş aktörleridir.  Y ve Z kuşaklarının anne babası, geçmişi anlayan geleceği anlamlandırmaya çalışan toplumun emektarlarıdır.

  • X kuşağı kurallara saygılı, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanır.
  • İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu, iş motivasyonları yüksektir.
  • Belirli çalışma süresinden sonra kademe atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar.
  • Bir önceki kuşağın mütevazı beklentileri yanında çok daha talepkar olan bu kuşak; kariyerlerinde birkaç kez iş değiştirmişlerdir. İletişim şekli olarak e-posta ve telefonlara alışmıştır. Çeşitliliğe açık insanlar olarak, dini, ırk ve sınıf farklılıklarını sağduyu ile karşılar.
  • Erkeklerin olduğu kadar kadınlarda iş yaşamında aktif olmaya başlamışlardır.
  • Birden fazla kariyer yapmayı tercih etmektedirler. Kuşak üyeleri, daha (iyi yaşamak için) az çocuk sahibi oldular.
  • Çok stresli işlerden uzak durmaya çalışan, işi sadeleştiren ve yaşamak için yaptığı işten keyif alan bir kuşaktır.
  • Maaş öncelikli tercihleridir. Takım çalışmaları ve takım toplantılarına önem verirler.
  • Süreçlere karşı sabırlı bir tutum içerisindedirler.
  • Problem çözümünde farklı çözümler üzerine kafa yorup çevresindekilerle tartışarak bir sonuca varırlar.
  • Öğrencilik dönemlerinde ise öğretmenler artık gözlerinde bir idol olmaktan çıkmıştı. Bu kuşağın insanları kendilerinden beklenenleri bilmek ve kendilerini ona göre planlamak isterler. Örneğin bir sınav yapılacaksa içeriğini önceden bilmek isterler ve kendi programlarını yaparlar. Aldıkları eğitim ve üniversite sınavlarında kazandıkları puan iş ve meslek hayatlarını önemli ölçüde belirlemiştir.

Bu kuşağı tanımlayan sıfat ‘rekabetçi’dir.

 

Y KUŞAĞI (1980-1999):

Günlerinin yaklaşık on beş saati medya ve iletişim teknolojileri ile etkileşim halinde geçen bu kuşak için hayatlarını rahat yaşamak çok önemlidir. Bu kuşak için teknoloji hayatlarındaki pek çok şeyin simgesi durumunda olup, Y kuşağının X kuşağına göre en üstün olduğu konulardan birisidir.

Dijital medyanın cazibesiyle büyüyen ilk kuşak olma özelliğine sahip Y kuşağı üyelerinin üçte ikisi, beş yaşından önce bilgisayarla tanıştı. Arkadaşlarına, ailelerine, bilgilere ve eğlenceye günün her anı ulaşabilen bu kişiler çekirdek aile içerisinde yetişti. Dörtte birinin ebeveynleri en az üniversite eğitimi almışken, üçte biri boşanmış anne ve babaya sahiptir.

Bağımsız olmayı seven, özgürlüğüne düşkün olan bu neslin iş yaşamındaki davranışları önceki kuşaklardan büyük farklılık arz ediyor.

  • X kuşağının aksine kademe kademe yükselmektense doğrudan en yüksekten başlamak ve patron olmak onların temel amacı. Görüştüğüm 10 gençten en az 6’sı ilerideki hedeflerini sorduğum da donanımlarına, okul notlarına ya da kişisel gelişim planlarına bakmadan ve hiç düşünmeden “CEO olmak” cevabını vermiştir.
  • Gereksiz prosedürler ve kurallar onlar için zaman kaybı zira bu nesil çok meşgul! olduğundan her şeyin pratik bir yanını bulmayı kendilerine amaç haline getirirler.
  • 20’li ve 30‟lu yaşların başında olan bu genç çalışanlar yöneticilerinden esnek çalışma programları, iş yerinde daha fazla “kişisel zaman” istemektedirler.
  • Büyürken, kazansalar da kaybetseler de her zaman ödüllendirildikleri ve muhtemelen aileleri onları sabırla dinleyerek, ailesel kararlar almadan önce onları da karar alma sürecine dâhil ettikleri için, işyerinde de sıkı bir hiyeyarşik düzen olmasına anlam verememektedirler. Dolayısıyla geleneksel hiyerarşi piramidi yapısında unvan ve pozisyonlardan etkilenmemektedirler.
  • Otoriteye karşı saldırgan bir tutuma sahiptir.
  • Farklı arayışlar içinde olup kısa dönemlerde çok sayıda iş değişikliği yapabilirler.
  • Şeffaf ve adaletli yönetim anlayışını benimserler.
  • Sabırsızdırlar.
  • Yenilikçidirler.
  • Esnek çalışma saatlerini tercih ederler.
  • İletişim şekli: E-posta ve telefonlara kısa mesajlar, twitler ve hatta selfie eklenmiş notlardır. Kendilerini sosyal medya aracılığıyla ifade etmek başlı başına bir olgudur.
  • Problem çözümünde interneti ve çeşitli blogları kullandığı gibi, iş ve eğitim ortamında beyin fırtınası ile çözüme ulaşmayı tercih ederler.
  • Grup çalışmasına yatkın olan bu nesil, ekip içinde etkili bir şekilde çalışabilmektedir.
  • Gelecekle ilgili en büyük endişeleri ise tatminsizlik ve neyin mutlu edeceğini tam olarak bilememektir.
  • SBS’lerden, TOEFL’lara bir önceki kuşaktan çok daha fazla sınava maruz kalan bu kuşak, kurumsal eğitim kurumlarına yabancılaşmıştır. Kendilerinden önceki nesilleri göre daha kısa dikkat süreleri ile öne çıkarlar. Ancak örgün ya da yaygın öğretim sistemi dışında da her alanda öğrenmenin keyifli olduğunu düşünen bir nesildir.

Kural tanımayan bu asi nesil ülkemizin yaklaşık yüzde 35’ini oluşturuyor.

Bu kuşağı tanımlayan sıfat ‘yaratıcı’dır.

 

Z KUŞAĞI (2000-2020):

Teknoloji, özellikle iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, ekonomik daralma, ekolojik yıkım, iklim değişikliği, bölgesel çatışmalar, terörizm, gelecek kaygısı vb sebeplerle sokakta çelik-çomak, saklambaç oynamak yerine, sürekli test çözmeye zorlanan, arta kalan zamanlarda da büyük oranda mobil medya araçları ile sosyalleşen bir nesilden bahsediyoruz. Ailelerinin hayatlarındaki hemen hemen her detaya müdahil olduğu, fazla teknoloji ve çokça uyaranla birlikte büyüyen bu kuşağın en baskın özelliği aynı anda pek çok işle meşgul olmayı başarabilmeleridir.

Bu nesil 2000 yılı ve sonrasında doğanlar ile 2020 yılına kadar doğacak muhtemel gençlerden oluşuyor. En büyüğü şu an18 yaşında ve Türkiye nüfusunun en az %25’ini teşkil ediyorlar.

İnternet kuşağı olarak da adlandırılan bu kuşak önceki kuşaklardan farklı olarak çeşitli ağların ‘network’ üyeleri olabilmektedirler. Uzaktan ilişki üzerine kurdukları dünyalarında yalnız yaşadıkları ve gelecekte de yalnız yaşayabilecekleri öngörülebilir.

Z kuşağı, aile bireylerinin kendilerini çocuklarına karşı yetersiz gördükleri, psikolojik bunalım vakalarının tavan yaptığı bir nesil maalesef. Sosyalleşme kavramının tarih olduğu ve teknolojiye kurban edildiği de bir nesil aynı zamanda.

Genel olarak bu kuşağı şu şekilde kategorize edebiliriz:

  • Aileler, özellikle de anneler kendilerini çocukların hayatlarında pek çok alanı düzenlemekten sorumlu hissediyor, her detaya hastalık derecesinde müdahil oluyor.
  • Telefonsuz, tek kanallı, siyah beyaz televizyon, bilgisayarsız bir hayatı hiç görmediler.
  • Mobil iletişim devriminin içine doğdular.
  • Hayatta her şeyin mümkün olduğuna inanırlar.
  • Teknoloji ve lüks onlar için bir ihtiyaç. Böyle bir dünyada doğdukları için, bunu özel bir istek olarak görmezler.
  • İçe dönük bir dünyaları vardır, çok kolay arkadaş edinemezler.
  • Bilgiye açlar. Teknoloji çağında büyüyor olmaları bu anlamda en büyük avantajlarıdır.
  • Analitik düşünme yetenekleri dikkat çekici düzeydedir.
  • Hayal dünyalarının sınırsızlığı ile cevabı bulunamayan sorular sorabilen bir nesil.
  • Takım çalışmasına çok uygun değiller.
  • Çekirdek aile ortamında yetiştiler. Hısım akraba onlar için çok fazla şey ifade etmez.
  • Konuşmaktan çok mesajlaşmayı tercih ediyorlar.
  • Bireysel ve özneldirler.
  • Zihinsel ve psikolojik açıdan hızlı gelişim gösterirler.
  • Aynı anda aktif bir şekilde pek çok işe dahil olabilen (multitasking) bir kapasite ile zekaları ve becerileri hayranlık uyandırır.
  • Otorite ve kural tanımazlıkta hat safhada olmaları, istedikleri konuda direnişlerinin kırılamaz yapısı ve haklılıkları konusundaki duruşlarına bakıldığında, grup halinde hareket etmeleri ve sorgusuz sualsiz katılacakları eylemlerde ilk sırada olabilecekleri hakkında şimdiden bir fikir veriyor.
  • Z kuşağı diğer kuşaklara göre bazı konularda şanssız, bazı konularda şanslıdır. En büyük şanssızlıkları “Proje Çocuk” olmalarıdır. İlk ve ortaokul hayatları boyunca pek çok defa eğitim sistemi değişmiştir.
  • Z kuşağı çocuklarında arkadaş ilişkileri diğer kuşaklarda olduğu kadar kuvvetli değildir. Çünkü başka çocuklar ve başka aileler ile iletişim ve etkileşim azdır.
  • İki çocuğun arkadaş olabilmesi için, iyi anlaşıyor ve keyifli zaman geçiriyor olmalarından çok, anne babalarının mesleği, statüsü, çocukların okul başarısı önemlidir.
  • Teknoloji Z kuşağı çocukları için olmazsa olmazlardandır. Bir yaşında tablet kullanırlar, iki yaşında bilgisayara dosya indirirler, ama üç yaşında olmalarına rağmen hala konuşamazlar.
  • Anne ve babalarının çalışması nedeniyle çoğu çocuk bir yaşından sonra kreşe başlar. Türkiye’de yaklaşık 16 yıl süren eğitim yolculuğuna 1 yaşında başlamış olurlar.
  • Bırakın komşu teyzenin verdiği salça ekmeği yemeyi, alt ve üst komşularının kimler olduğunu bile bilmezler.
  • Çok hareketli, hiperaktif, mutsuz, doyumsuz, çok tüketen olarak tanımlanırlar ama bu tanımlama yapılırken dört duvar içinde büyüdükleri hesaba katılmaz.
  • X ve Y kuşağı çocukları klasik çocuk hastalıkları olan kızamık, suçiçeği vb hastalıklara yakalanırken Z kuşağı çocukları dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, otizm, atipik otizm, uyaran eksikliği gibi durumlarla mücadele etmek zorundadır.
  • Z kuşağı çocukları daldaki elmadan bihaberken, kalp şeklinde çilek, balık kokan elma yerler. Çünkü GDO’lu hayatlarına GDO girmiştir.
  • Sosyalliği ve çalışmayı çok sevmezler.
  • Sanal dünyayı gerçek olana tercih ederler.
  • Fazla zaman isteyen işleri sevmezler.
  • Onları tanımak ve anlamak bizim için gittikçe zorlaşıyor. Bu sebeple diğer kuşaklarla arası gittikçe açılmaktadır.

Z kuşağını tanımlayan sıfat ‘derin duygusal’dır.

Sevgili Okuyucu;

Z kuşağını mercek altına alan 1 milyon 600 bin datayı ‘sosyal dinleme’ tekniği ile araştıran Teknosa, özellikle ebeveynlere ışık tutacak araştırma sonuçlarını zirve katılımcılarıyla paylaştı. 7-16 yaş aralığındaki çocukların dijital mecralarda kamuoyuna açık olarak paylaştığı 1 milyon 600 bin data üzerinde yapılan incelemede dijital dünyada çocukların varlığı, ilgi alanları, iletişim biçimleri ve güvenliği ele alındı.

Yapılan araştırmaya göre, dijital dünyanın içine doğup orada yetişen Z kuşağı,

  • % 97 oranı ile en çok YouTube’da varlık gösteriyor.
  • Kendi yaşıtlarının günlük hayatını yakından takip eden bu nesil, günün trendlerine uygun olarak eğlenceli videolar üreten kanallara abone oluyor, sevdikleri oyunların videolarını izliyor.
  • Dijital dünyada çocukların konuştuğu konuların başında % 38 oranı ile oyun başlığı gelirken, bu oran çocuğun oyun karakterleri ve oynadığı oyunlardan ne kadar etkilendiğinin de göstergesi oluyor.
  • Z kuşağının diğer ilgi alanları ise % 34 ile trendleri ve gündemi takip ettikleri Vlog’lar, % 19 ile yaşıtlarının gündelik aktiviteleri, % 6 ile oyuncaklar ve % 3 ile çocuk kanalları olarak sıralanıyor.

100 yetişkinden en az 60’ının adını dahi duymadığı Vlog’ları % 34 ekseriyetle takip eden çocukların oyuncak ve çocuk kanallarına bu denli az ilgi göstermesindeki çelişki sanırım dikkatinizi çekmiştir. Bu kuşağı, çocukluğunda plastik bir arabayı tel takip Ferrari sahibi imişçesine zevkle ve yıllarca kullanan insanların anlaması gerçekten zor olsa gerek J.

  • Araştırmada Z kuşağının iletişim ve konuşma dilinde öne çıkan özellikleri de ortaya çıkıyor. Fenomenlerin % 35’i spontane ve mizahi bir iletişim tonu tercih ederken, sırasıyla % 28’i heyecanlarını belli eden, % 25’i ikili konuşma şeklinde, % 6’sı bilgilendirici ve % 6’sı ise arkadaşlarıyla konuşur gibi samimi bir dil kullanıyor.
  • Çocukların iletişim içeriklerini kimin yönlendirdiği konusunda ise bir eşitlik söz konusu. Çocuklar, kendi içeriklerini üretmekte istekli olduğu kadar, aileler de aynı oranda onlara destek oluyor. Çocukların % 37’si içerik konularını kendi üretirken, % 37’si ailesinden destek alıyor. Geriye kalan % 26’sı ise bu işi profesyonel olarak yapan kişiler tarafından yönlendiriliyor.

Dijital dünya gelişimi olumlu etkiliyor

Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarından birisi ise dijital dünyanın çocukların sosyal hayatına etkisi oldu. Dijitalleşme, davranış biçimlerini değiştiriyor. Yüz yüze iletişimi kısıtlı hale getiren dijital dünya;

  • %30 oranında çocukların sosyallik durumunu olumsuz etkilerken,
  • Çocukların gelişimi ve eğitimine olumlu katkısı ise % 37 olarak belirleniyor.
  • Dijital dünya, okul hayatına % 22 etki ederken,
  • Aile içi iletişim ve kültürel değişimlere etkisi % 11 olarak görülüyor.
  • Yetişkinler, dijital dünyada aktif olan Z kuşağına dair endişe ve kaygılarını da sıklıkla paylaşıyor. Dijital ortamda “çocukların kullanılması” olarak tabir edilen yabancılar ile kontrol dışı iletişim, % 77 oranıyla en fazla paylaşım alan konu olarak göze çarpıyor.
  • Siber zorbalık olarak adlandırılan, dijital ortamda psikolojik etkileme durumu ise ebeveynler arasında % 13 ile yine en çok konuşulan konular arasında. Bağımlılık tehlikesi ise genel kanının aksine % 10 oranla son sıralarda yer alıyor.

Z kuşağının iyi ve kötü tarafları

Z kuşağı çocuklarının dünyada olup bitenin farkında olmaları, bilginin izinden gitmeleri, öz güvenli olmaları, ne istediklerini iyi bilmeleri, kendilerini iyi ifade etmeleri artı özellikleridir. Aynı zamanda eğitime ve yaratıcılığa önem vermeleri de, iş hayatına ve topluma artı değer katmaları açısından oldukça önemli özelliklerdir.

Z kuşağının artıları kadar eksileri de vardır. Örneğin bu özel çocuklar, toplumdan çok bireyselliği savunduklarından, ikili ilişkilerde pek de başarılı sayılmazlar. Yüz yüze iletişimden ziyade, sosyal mecraları öncelikli tutmaları da zaman zaman yalnız kalmalarına neden olabilir. Takım çalışmasına yatkın olmamaları, istediklerinden emin ve kurallardan hoşlanmıyor olmaları da, başta ailesi ve arkadaşları olmak üzere, pek çok kişiyle çatışmaya girmeleriyle sonuçlanabilir.

Ebeveyn-çocuk çatışmasını engellemenin yolları neler olabilir?

Z kuşağı çocukları, lükse ve teknolojiye olan düşkünlükleri, zaman zaman doyumsuzluğa varabilen istekleri, kural tanımaz oluşları gibi nedenlerle aileleriyle iletişimde bazı sorunlar yaşayabilir. Cep telefonu ve internete sürekli ihtiyaç duyan bu çocuklar, ailelerinin bu konuda engelleriyle karşılaşır.

Bu çocukların istekleri ve ihtiyaçları sosyal ağlardaki beğeniler ve gündem ile şekillenirken, aile kendi klasik tutumunda ısrar edebilir. Aileler çocuklarının savurgan, uyumsuz, iletişim sorunlu olduğunu düşünebilir, bu konuda çocuğa baskı uygulayabilir. Bu durumda çocuk da öz güvenli bir birey olarak, tepkisini öne çıkarır ve sorunlar çığ gibi büyüyerek devam eder.

Aileler gelişen çağa ve teknolojiye çocuklar kadar olmasa da, uyum sağlamaya çalışmalı, çocuklarının isteklerini dinlemelidir. Dinlenmediğini, önemsenmediğini düşünen çocuklar, aile ile olan bağlarını daha zayıf tutabilir. Çocuğu sosyal mecralarda sürekli takip etme, internetine fikrini sormadan kısıtlama getirme, cezalandırma, sert bir dille uyarma gibi davranış biçimlerinden uzak durulmalıdır. Çocukla birlikte, onun keyif alacağı aktiviteler oluşturmaya çalışılmalı, çocuğa zaman ayrılmalıdır. Sorunların çözümünde yetersiz kalınıyorsa, bir uzmandan yardım alınmalıdır.

Geleceğin Türkiye’sini bu çocuklar şekillendirecek ise önce bu çocukların şekillendirilmesi gerekir

Türkiye’de bu kuşak ‘Kristal Nesil’ olarak adlandırılıyor.

Z kuşağı çocuklarının hangi meslek dalında faal olacakları henüz bilinmiyor. Dedik ya en yaşlısı şu an 18 yaşında. Fakat sayısal dünyadan öncesini hiç tanımayan Z kuşağı, iş ve eğitim yaşamında şu anda bildiğimiz her şeyi tekrar gözden geçirmeyi ve doğru bilinen pek çok şeyi yeniden tasarlamayı zorunlu kılıyor.

Bu kuşağın ilk üyeleri önümüzdeki beş sene içerisinde çalışma yaşamına girmiş olacak. Dolayısıyla bu kuşağın sosyal ve iş yaşamındaki davranışları henüz araştırılmaya başlanmamış ve bu yüzden iş, aile ve sosyal davranışları ile ilgili henüz literatürde çok fazla bilgi oluşmamıştır.

Genel özellikleri dikkate alındığında; iş hayatının ve toplumun dinamiklerini olumlu yönde değiştirebilir, bulunduğu konumlara artı değer katabilirler. Bu noktada eğitimcilerin, kamu ve özel sektör yöneticilerinin, Z kuşağındakilerin hızına yetişme baskısından uzak durması, diğer kişilerle bu kuşağın uyumlu çalışması yönünde stratejiler geliştirmesi gerekir.

  • Bütün çocuklar eşit ve adil bir erken çocukluk eğitimi alması için bütün kaynaklar seferber edilmelidir.
  • Müfredat 2030 gereklerine projeksiyon tutacak vizyonda olmalı, eğitim araç ve gereçleri buna göre şekillendirilmelidir.
  • Bilimsel bir geri besleme datası oluşmasını beklemeden eski eğitim sistemini kaldırıp yenisini getirmenin anlamsızlığı anlaşılmalı ve çocukların yetiştiği iç ve dış çevrenin farklı olabileceği artık dikkate alınarak başka ülkelerden sistem devşirmekten vazgeçilmelidir.
  • Teknolojiye, hakim multitasking çalışmaya uygun olan bu kuşağın korumacı aile yapısı içinde yetişmeleri, bencil ve bireysel özellikleri sebebiyle 2030’lu yıllarda kendi kendini yönetemeyeceği tahmin edilmektedir. Bu sebeple çocuklarımızın çok yönlü yetiştirilmeleri için başta aile olmak üzere okullarımıza, öğretmenlerimize, liderlere ve medyaya büyük sorumluluklar düştüğü eğitimde politika yapıcılar tarafından sürekli hatırda tutulmalıdır.
  • İş hayatında bu kuşağın yenilikçi bakış açısı ve analitik zekâları, şirket politikasına entegre edilmelidir. Bu durum, hem şirketin hem de bu kuşağa mensup kişilerin iş hayatındaki yükselişi için altın değerindedir. İş yerindeki tecrübeli kişiler ile yeni kuşak arasındaki dengenin sağlanması, iş koşullarının kişilerin durumlarına özel olarak düzenlenmesi fark yaratacaktır.
  • Öğrenci ebeveynlerini sisteme entegre edebilme ve ebeveynler ile kullanıcılar arasında ücretsiz iletişim imkanı sağlamak son derece önemlidir.
  • Onların ihtiyaçlarına cevap vermekte zorlanan konvansiyonel eğitim yerine dijital dünya ve teknolojiyi merkeze alan alternatif eğitim Z kuşağının keza ülkemizin sıçrama tahtası olabilir.
  • Uzaktan eğitim veya eğitim kurumu içinde kullanılan otomasyon yazılımları ile tüm eğitim sistemi birbirine entegre edilmeli, dijital dünyanın içine doğan Z kuşağının sürekli ve yaşam boyu eğitilmesi için bütünleşik eğitim-öğretim imkanı oluşturulmalıdır.
  • Öğrencilerin birbirleri ve öğretmenleri ile tek numarayla erişimini sağlayacak şekilde çoklu mobil cihaz (akıllı telefon, tablet PC, notebook, masaüstü telefon gibi) desteği ile eğitim teçhiz edilmelidir.
  • Tam da Z kuşağı ruhuna uygun olan, proje bazlı konular, araştırma konuları, temasal öğrenme süreçleri ile eğitim keyifli hale getirilmelidir. Bir  yönetici ve ekibinin bir sunuma hazırlanması gibi bu kuşağın da öğreneceği konuyu aşama aşama araştırarak ve bilgiyi içselleştirerek, sunum yoluyla kendini ifade etmesi için eğitim zemini hazırlanmalıdır.
  • İnteraktif öğrenci merkezli ve tamamen araştırmaya dayanan bir öğrenme ortamı oluşturulmalıdır.
  • “İnsanlık tarihinin el, göz, kulak vb. motor beceri senkronizasyonun en yüksek nesli olarak tanımlanmaktadırlar” diyor Zeynep MENGİ. Yani biyo-mekanikleşmenin ilk belirtilerini Z kuşağı çocuklarda görüyoruz. Üniversiteler buna göre yapılanmakta gecikmemelidir.

Sevgili Okuyucu;

Gelişmeleri hayretle uzaktan seyretmenin artık mümbit Anadolu coğrafyasında sonu gelmedi mi? Hayatı kolaylaştıran her şeyi Batı’dan bekleme kolaycılığı artık son bulmalı.

Sanayi devriminin farkına bile varmayan, uzay çağını uzaktan seyreden, bilişim devriminin figüranlığını yapan Türkiye kadim geçmişini geleceğe umutla taşımak ve geleceği şekillendirmek istiyorsa; bu günün çocuklarının olumlu/olumsuz özellikleri ile yetenek ve kısıtlarını dikkate alarak önce eğitim-öğretim politikasını sonra kamu ve şirket yapılanmalarını yeniden dizayn etmelidir.

 

KAYNAKÇA:

  1. ADIGÜZEL O, BATUR Z., EKŞİLİ N. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2014/1, Sayı:19
  2. KUŞAKLARIN DEĞİŞEN YÜZÜ VE Y KUŞAĞI İLE ORTAYA ÇIKAN YENİ ÇALIŞMA TARZI: MOBİL YAKALILAR (Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü DergisiYıl: 2014/1, Sayı:19
  3. KELEŞ H.N. Y KUŞAĞI ÇALIŞANLARININ MOTİVASYON PROFİLLERİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA ORGANİZASYON VE YÖNETİM BİLİMLERİ DERGİSİ Cilt 3, Sayı 2, 2011 ISSN: 1309 -8039
  4. MENGİ Z. “İş Başarısında Kuşak Farkı”, http://www.kigem.com/is-basarisinda-kusak-farki.html
  5. KEÇECİ E. Kuşak Kavramı Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi
  6. EROĞLU M. X,Y,Z Kuşağı – Teknoloji Kuşağı http://www.pevkolej.com/tr/wp-content/uploads/2015/12/XYZ-ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1.pdf
  7. NESİLLER AYRILIYOR: X, Y ve Z Nesilleri http://www.acikbilim.com/2013/09/dosyalar/nesiller-ayriliyor-x-y-ve-z-nesilleri.html
  8. X-Y-Z KUŞAĞI ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ NELERDİR http://www.icebergcocuk.com/xyz-kusagi-cocuklarinin-ozellikleri-nelerdir/
  9. ÇALIŞKAN N. 2016 X Y ve Z kuşağı çocuklarının özellikleri neler? https://indigodergisi.com/2016/12/x-y-z-kusagi-ozellikleri/

Yorum bırakın