BATI NEDEN İSRAİL’İ KOŞULSUZ DESTEKLİYOR?

BATI NEDEN İSRAİL’İ KOŞULSUZ DESTEKLİYOR?

ABD ve Batılı Ülkeler, İsrail’in Sivil Halka Karşı Savaş Suçu Teşkil Eden Orantısız Eylemlerini Neden Destekliyor?

Eminim pek çok kişinin aklına takılan bir soru bu. Çayınızı, kahvenizi alın, arkanıza yaslanın ve bana kulak verin. Biraz zamanınızı alacak ama inanın okuduktan sonra pişman olmayacaksınız.

Başlangıçta belirtmem gereken bir şey var. Niyetim din eleştirisi yapmak değil. Amacım; bir insanın inandığı kitabın vaaz ettiği değerlerin aksine davranmasına sebep olan motivasyonu anlamaya çalışmak. Her kesimde olduğu gibi inanç grupları içinde de fundamentalist kişilerin yanında vicdan sahiplerinin de bulunduğunu bilmek geleceğe dair umudumuzu diri tutuyor.

Ahlâk, vicdan ve adaletin bir gün mutlaka galip geleceğine yürekten inanırken, mazlum Filistinli çocuklara selam olsun.

Sevgili Okuyucu;

Bizim kuşağın çocukluk yıllarının depresif anılarından birisidir; okul yolunda yürürken, boş arsada top koştururken ya da evinde uyurken, acımasız İsrail askerleri tarafından dövülen, öldürülen insanları televizyondan seyretmek. Biraz büyüyünce öğrendim ölenlerin Filistinli, ölüm sebeplerinin ise kuşaklar boyu sahip oldukları evini işgalci İsrail’e vermek istememeleri olduğunu.

Bu devlet terörü maalesef zaman içinde işe yaradı. Filistin son 80 yılda sahip olduğu toprakların %85’ini kaybetti.

Filistin Topraklarını Nasıl Kaybetti?

Bunun dört temel sebebi var;

  1. Balfour Deklerasyonu: İngiltere Başbakanı Balfour’un Lord Rothschild’a yazdığı ve Filistin’i Yahudilere yurt yapmanın Majesteleri Hükümeti tarafından uygun görüldüğünü bildiren mektuptan1 sonra Filistin’deki İngiliz Manda Yönetimi, toprak vergilerini aşırı arttırdı. Vergilerini ödeyemeyen Filistinlilerin arazilerine el koyup Yahudi yerleşimcilere verdi.
  2. Birleşmiş Milletler Taksim Kararı: 29 Kasım 1947 tarihli BM kararı ile Filistin’de Filistinlilerin sayısı Yahudilerin sayısının iki katından fazla olmasına rağmen 27.000 kilometrekarelik ülkenin %56’sı Yahudi devletine, %42’si Filistin devletine bırakıldı. Filistin’in %2’sini teşkil eden Kudüs ve Beytullahim şehirlerinde ise bir dini tarafsız bölge oluşturuldu ve bu bölgenin kontrolü BM’ye bırakıldı.
  3. İşgal: İsrail Ordusu ve milis kuvvetlerinin Filistin topraklarını hukuksuz işgali. Uluslararası hukukun görmezden geldiği süregelen bir eylem.
  4. Satış: Çok küçük de olsa bir kısım Filistinlinin toprağını Yahudilere satması. Bu satışın son derece düşük miktarda olduğunu uzmanlar söylüyor zira Osmanlı İmparatorluğu döneminde haram ilan edilen satış, sonraki dönemlerde de Filistinli kanaat önderleri tarafında kesinlikle yasaklanmış, sürekli kontrol edilmiş, toplumu tarafından damgalanmamak için satış en az düzeyde gerçekleşmiş.

Filistin’de Neler Oluyor?

Batı Şeria ve Gazze’de çok küçük bir alanda yaklaşık 5,5 milyon insan yaşamaya çalışıyor. Özellikle Gazze, metrekare başına dünyada en çok insanın yaşadığı yerlerden biri. Büyüklüğü bizim Kilis’in merkezi kadar. Kilis’te yalnızca 146.000 insan yaşıyor Gazze’de 2,5 milyon.

Son Filistin-İsrail çatışmasının bugün 12. günü ve hayatını kaybeden Filistinli sayısı 4.000’i buldu. Bunun yarısına yakını çocuk ve kadın. İsrail sivil yerleşim yeri, okul, kilise ve cami demeden ezici bir güçle Gazze’yi yok ediyor. Dün (17/10/2023) Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ni vurdu. Yalnız hastanede hayatını kaybedenlerin sayısı en az 500 kişi ve tamamına yakını tedavi gören hasta, yaralı, sağlık personeli ve çocuk.

İşin en acı ve garip tarafı da bedenleri uçak bombardımanı ile parçalanan çocuklara, İsrail Savunma Bakanı’nın “insansı hayvanlar” demesi. Savaşın ve savaşmanın da bir namusu varken, Bakan Yoav Golant’ın fütursuzca bu cümleyi ifade etmesi, genetik nefretin dışa vurumundan başka bir şey değil. Sözün bittiği yerdeyiz.

İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Fransa’dan Türkiye sınırına kadar neredeyse tüm Avrupa’da kurulan yaklaşık 20.000 kampta, yanlış duymadınız yirmi bin Nazi kampında, gördükleri zulümden kaçan Yahudiler, “Almanlar ailelerimizi yok etti, siz de umutlarımızı yok etmeyin” diyerek Filistin’e gelmişlerdi. O gün mazlum misafirlerine kucak açan Filistinlilerin çocukları bugün o misafirlerin çocuklarından zulüm görüyor.

Avrupa’da yalnız İspanya net bir şekilde İsrail’i kınadı. Diğer tüm batılı ülkeler destek verdi. Son bir hafta içinde ABD Başkanı, Almanya Cumhurbaşkanı, ABD Dışişleri Bakanı, ABD Merkezi Kuvvetler Komutanı, İngiltere Başbakanı, Avrupa Komisyonu Başkanı İsrail’e bizzat giderek her türü maddi ve manevi desteğe hazır olduklarını söylediler.

Dünyanın en büyük iki vurucu gücü olan USS Gerald R. Ford ve USS Dwight D. Eisenhower uçak gemileri önderliğinde koca ABD filosu, her an müdahale edebilecek mesafede, Akdeniz’e demir attığı dakikalarda, İsrail uçakları da 100.000 kişiye ekmek çıkartan Gazze’nin en büyük ekmek fabrikasını vuruyordu.

Gazzelilerin günlük su kullanımı artık yarım litre ile sınırlı zira İsrail şehrin alt yapısını da vurdu. Şehirde suyun yanında elektrik ve doğal gaz da yok. Şehir eskiden açık hava hapishanesiydi, şimdi üzeri açık mezarlığa dönüştü.

Peki İsrail bunları yaparken batılı devletler tarafından bırakın kınanmasını ve BM tarafından yaptırım uygulanmasını tam aksine neden destek görüyor? Filistin’deki kanlı mücadelenin sebebi sanılanın aksine su ve enerji havzalarına sahip olmak değil. Bu genişleme arzusunun ve batının kayıtsız şartsız İsrail’i desteklemesinin altında yatan temel sebep; tamamen kutsal kabul ettikleri öğretilerin ve dogmaların birbiriyle uyumlu olması. Temel sebep dinsel buyruklarla dünyanın sonunu tayin etme isteği Sevgili Okuyucu başka bir şey değil.

Bunu anlayabilmek için önce birkaç bilgiyi hatırlamaya ihtiyacımız var.

Hristiyan ve Yahudi İnançlarının Dayanakları

Hristiyanlarda Tanrı İnancı: Hristiyanlar yasak ağacın meyvesinden yiyen Âdem ve Havva’nın, Tanrı’ya karşı günah işlediğine, Tanrı ile insan arasındaki ilişkiyi bozduklarına, bu sebeple cennetten çıkartılarak Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldıklarına inanırlar.

Onlara göre günah demek olan dünya, insanlık için hem ruhsal hem de fiziksel bir travmadır. Bu sebeple lütuf sahibi Tanrı, sonsuz aşkınlığının içinde kalamazdı, insanlığı korumak için dünyaya inmesi gerekirdi. Fakat bir Tanrı dünyaya nasıl inebilir? İnsan bedeninde tezahür ederek. Bu da teslis (trinity, üçleme) adı verilen tanrı inancını beraberinde getirdi. Buna göre Tanrı’nın kendini gösterdiği üç kimliği var: Baba, Oğul ve Kutsal Ruh (Father, Son ve Holy Spirit). Tanrı yeryüzünde önce oğlu Nasıralı Yeşua bar Yosef (Jesus, Christ, Kristos, İsa) bedeninde gözüktü, sonra zamandan bağımsız, kıyamete kadar, Kutsal Ruhu ile her insanda tezahür etti, etmeye de devam ediyor.

Hristiyanlarda Mesih Anlayışı: Eski Ahit’te bahsedilen mesihin varlığını ve dünyaya gökyüzünden ineceğini kabul ederler. Hristiyanlar bu mesihin Nasıralı İsa olduğuna inanırlar. İsa, bedeninde hem Baba Tanrı’nın hem de insan özelliklerini taşır.

Hristiyanlarda Kıyamet Anlayışı: Tüm ana mezheplerde dünyanın ömrünün Âdem’den itibaren 7.000 yıl olduğu 6 bininci yılda Mesih İsa’nın, Hristiyanları içinde bulunduğu sıkıntıdan kurtarmak ve yaşayan ya da ölü tüm insanları yargılamak için ikinci defa yeryüzüne ineceğine inanırlar. Bu inanca göre İsa Gog-Megog (Yecüc-Mecüc) ve onların ordusuyla yapacağı çok şiddetli savaştan (armageddon) sonra 1.000 yıl sürecek Tanrı’nın Krallığı ile Hristiyanlara altın çağ yaşatacaktır.

Hristiyanların sayısı yaklaşık 2,4 milyardır, bu sayı dünya nüfusunun %30’una tekabül eder.

Yahudilerde Tanrı İnancı: Yahudilikte tanrı tekdir ve adı YHVH (Yahve)’ dir. El, Eloah, Elohim, Şaddai, Eḥyeh ve Tzevaot da dedikleri tanrının eşi, benzeri ve ortağı yoktur. Abraham Peygamber ile Tanrı aralarında bir ahit yaptılar. Ortaya Tevrat’ı da içine alan 39 kitap ortaya çıktı ki adına Eski Ahit dediler. Eski Ahit’e göre doğurulmuş bir insanı, İsa’yı tanrı ya da tanrının oğlu olarak kabul etmeleri mümkün değildir. Bunu putperestlik olarak görürler.

Yahudilerde Mesih Anlayışı: Yahudilerin beklediği mesih, Eski Ahit’te yazılmış olan bir dizi görevi yerine getirecek ve baba tarafından Davud’un soyundan gelecek birisidir. Bu sebeple Nasıralı İsa onlara göre mesih değildir hatta onu sahte mesihlerin en zarar vericisi olarak adlandırırlar.

Yahudi inancına göre Mesih gelmeden önceki yedi yıllık dönemde birtakım olağanüstü olaylar ve felâketler yaşanacak. Birinci yılda, yağmur bir yere yağacak diğer yere yağmayacak. İkinci yılda, kıtlığın alametleri belirecek. Üçüncü yılda büyük bir kıtlık olacak; çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek, dindar günahkâr ayrımı olmadan pek çok insan ölecek ve Tevrat unutulacak. Dördüncü yılda, kısmi, beşinci yılda ise büyük bir bolluk meydana gelecek ve Tevrat tekrar hatırlanacak. Altıncı yılda semavi sesler duyulacak, yedinci yılda ise büyük bir savaş (har megiddo) meydana gelecek. Gog-Magog (Yecüc-Mecüc) savaşı bu dönemde gerçekleşecek. Yedinci yılın sonunda Davut soyundan Mesih gelecek. Mesih dönemi 1.000 yıl (400 yıl diyen de var) sürecek. Nihayetinde dünya 7.000 yaşında iken kıyamet kopacak, bu dünya tamamen yok olacak ve yerine yeni bir dünya yaratılacak. Büyük savaş har magiddo olmadan Mesih gelmeyecek.

Yahudilerde Kıyamet Anlayışı: Mesih dağılmış İsrailoğullarını bir araya getirerek, Arz-ı Mev’ud yani Tanrı’nın vaat ettiği Nil ve Fırat nehirleri arasındaki bölgeyi (Kenan Diyarı-Mısır’ın bir bölümü, Filistin, Lübnan, Irak, Suriye ve Fırat havzasına kadar Anadolu’yu kısmen içine alan bölge) ele geçirmeden, diğer milletlerin İsrailoğullarına yaptıkları yanlışları onlara kabul ettirmeden, Tanrı’nın Krallığını merkezi Kudüs ve tahtı Sion Tepesinde olacak şekilde kurmadan, dünyayı Tevrat’a göre barış ve huzur içinde yönetmeden ve Süleyman Tapınağını yeniden inşa etmeden kıyamet kopmayacaktır.

Tüm dünyadaki Yahudilerin sayısı yaklaşık 15 milyondur, bu sayı dünya nüfusunun %0,0019’una tekabül eder.

Hristiyanların, İsa’nın öldürülmesinden Yahudileri sorumlu tutması ve Yahudilerin İsa’yı mesih olarak kabul etmemesi, Hristiyanlarla Yahudiler arasında sorunun fitilini daha ilk yüzyılda ateşledi.

Tarsuslu Aziz Pavlus’un Mektupları’nda İsa’yı tanrılaştırması ile sorun şiddetlendi.

İznik Konsülünden sonra beşerî hayatın tamamen Hristiyanlığa göre tanzim edilmesi ise sorunu düşmanlığa çevirdi.

Tarih boyunca Hristiyanlar Yahudilere büyük zulümler yaşattılar. Orta Çağ Avrupası Yahudilerin toplu katliamlarına ve sürgünlerine şahitlik etti. 13, 14 ve 15. yüzyıllarda Yahudiler İngiltere, Fransa ve Avusturya’dan tamamen kovuldu. Kaçan Yahudiler genellikle Polonya’da yeni bir hayata başladı. Avrupa’daki veba salgınlarından bile onlar sorumlu tutuldu. Tam bir akıl ve vicdan tutulması!

II. Beyazid döneminde, 1492’de İspanya’dan, 1497’de Portekiz’den kaçan yüzbinlerce Yahudi Osmanlı kadırgalarıyla taşınarak, başta İstanbul, Edirne ve Selanik olmak üzere, İzmir, Manisa, Bursa, Gelibolu, Amasya, Patros, Korfu, Larissa ve Manastır’a yerleştirildiler. Bursa’nın Orhan Gazi tarafından alınmasıyla Yahudilerle resmen tanışan Türkler onların inanç ve geleneklerine müdahale etmedi. Yahudilerin tamamen güvenle yaşayabildiği yegâne ülke asırlar boyunca Osmanlı İmparatorluğu oldu.

Ama Nazi Holokost’unda 6 milyon Yahudi öldürüldü.

Siyonist Hristiyanlar ve Üst Aklın Gelecek Tasarımı

İnançları bakımından birbiri ile taban tabana zıt bu iki dinin mensupları yani Hristiyanlarla Yahudiler, bugün nasıl oluyor da finanstan sanata, jeopolitikten medyaya, bilimden askeri güce aynı dili konuşabiliyor, aynı duyguları paylaşıyor?

Üstelik aralarında neredeyse 2.000 yıllık büyük bir husumet varken.

Üstelik İsrail seküler görünümlü bir şeriat ülkesi, geleneksel bir Yahudi ailesi de dogmalara son derece bağlı ve inançlarından ödün vermeyen bir yapıya sahipken.

Burada bir terslik yok mu? Var tabii. Bu terslik zurnanın zırt dediği yerde aniden kozmik karadelikte kayboluveriyor.

Bunun için İsrail’i ve batı ülkelerini yönetenlerin dinamiklerini de anlamamız gerekiyor.

Esasen 19. yüzyıla kadar Yahudilik de Müslümanlık ve Hristiyanlık gibi kutsal metinlere bağlı olarak inanılan ve yaşanılan dinlerden biriydi. Teodor Herlz başta olmak üzere fundamentalist Yahudiler, Yahudi inancını yaşamı ve Yahve’ye kulluğu dizayn eden bir dinden, yayılmacı ve faşist bir öğretiye dönüştürdüler.

Bugün İsrail bütünüyle, Eski Ahit’in köktendinci ve ırkçı yorumuyla şekillenmiş Siyonist ideoloji ile yönetilen bir ülke durumundadır.

Siyonizmin temel ve en önemli ideali Filistin’in yani Kenan Diyarı’nın Yahudiler için millî yurt haline getirilmesi ki bu Tevrat’a da uygun. Şu farkla; aynı Tevrat On Emir’de, “öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin, komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin” de diyor. Samimi bir Yahudi’nin son 60 yıldır yaptığı ve son on beş gündür de sınır tanımaksızın devam ettiği gibi komşusu bir Filistinlinin canını en vahşi bir şekilde alıp, evini fiziksel güç ve silahla gasp etmesini hiçbir vicdan açıklayamaz.

Siyonizm, dünyanın her tarafına dağılmış Yahudileri kimi zaman gönülden kimi zaman cemaat baskısı ile bu Kenan Diyarı idealine bağlar. Bu sebeple İsrail topraklarına göç Yahudi ibadetlerinde sık tekrarlanan bir konudur. Diaspora’da yaşamayı reddetmek, Siyonizmin merkezinde yer alır çünkü diaspora bir Yahudinin ve Yahudi millî bilincinin tamamıyla gelişmesini engellemektedir onlara göre.

Şunu belirtmeden geçmemem gerekir; Siyonist Yahudiliğe şiddetle karşı çıkan çok sayıda samimi Yahudi dünyanın her yerinde olduğu gibi İsrail’de de bulunmaktadır.

Siyonist İsrail ülküsünden sonra batının anlayışına da göz atalım. Batı dediğimiz yer, İngiltere ve ABD’nin birlikte fikir babalığı yaptığı, geriye kalan ülkelerin hoşlanmasa da bu ikilinin hazırladığı reçeteyi uyguladığ bir Hristiyan kulübü.

Elbette bu fikir kısırlığı ve özgür davranamamanın tarihi mecburiyetten ekonomik sorunlara, dinsel gruplaşmalardan emperyalist bakışa çeşitli sebepleri var.

Burada bir parantez açıp batılı yöneticilerin ve yönetimlerin üzerinde mutlak etkisi olan Evanjelizmi incelememiz gerekir. 18. yüzyılda yine İngiltere ve ABD’de temelleri atılan Evanjelizm, Protestanlık mezhebinin rijit bir yorumu. Hristiyanlığın en tutucu ve radikal dinci kanadı. ABD’nin kurucu babalarının dini.

Hani Hollywood filmlerinde duyduğumuz ve şaşırtıcı bir replik vardır:”Hangi kiliseye gidiyorsun?” Ne yani tüm kiliseler aynı değil mi? Değil özellikle Evanjelistlerinki daha aynı değil. Metodist, Baptist, Presbiteryen, Kongregasyonalist ve İsa Mesih Havarileri Evanjelist kiliseleridir.

İngiltere ve ABD, Evanjelik ortak paydada dünya siyasetini derinden etkiliyor. ABD Başkanları Truman, Nixon, Reagan, Carter, Oğul Bush, Trump hepsi Evanjelist. Diğer başkanlar Evanjelist değilse de onların sempatisini kazanmak ya da kaybetmemek için iyi geçinmeye çalıştılar.

Trump’ın Başkanlığı döneminde İsrail lehine davranışları, ABD Büyükelçiliğini Kudüse taşıması ve Kudüsün İsrail’in başkenti olmasını desteklemesi sebebiyle kendisine yapılan övgüler öyle bir seviyeye gelmişti ki adamcağızın hiç dinle imanla alakası olmamasına rağmen, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu Trump’ı 2.500 yıl önce yaşamış olan ve Eski Ahit’e göre M.Ö. 6. Babil’i fethederek İsrailoğulları’nın sürgününe son veren Pers Kralı Kiros (Cyrus)’a benzetmişti.

Oğul Bush’tan sonra Evanjelizm, adeta ABD devlet dini haline geldi. Bush’la birlikte artık ABD hükümetlerinde önemli noktalarda hep Evanjelistler görevlendirildi. Başkan Biden çekinmeden “ben bir siyonistim” derken önceki Başkan Yardımcısı Pence her fırsatta Siyonist Yahudilere sevgi ve muhabbetini sergilemekte bir sakınca görmüyor.

İsrail’in Gazze’de işlemeye devam ettiği savaş suçuna tüm dünyadan tepki yağarken, ABD Senatosu’nda dün yapılan oylamada, İsrail’i destekleme kararı 97-0 oyla kabul edildi. Bir tane dahi ret ya da çekimser oy çıkmadı!

ABD’de Pew Araştırma Merkezi tarafından 2010 yılında, yapılan bir araştırmada ABD halkının %42’si kendini Evanjelist olarak tanımladı.

Kapitalizmin dini Evanjelizm’dir desek yanlış olmaz. Ezoterik ve masonik yapılar Evanjelizmin bir çeşit alt tarikatı konumundalar.

Hristiyanlığın temel ilkeleri bakımından Evanjelistlerin Katolik ve Ortodoks’lardan bazı farkları var. En çarpıcı farklılık; Yahudilerin seçilmiş millet ve kendilerine Tanrı Yahve tarafından vaat edilen toprakların da onların öz malı olduğuna inanmaları. Bu sebeple Yahudilerin vaat edilen bu topraklara yerleşmeleri için halen orada ikamet eden Filistinlileri düşman görürler ve Hristiyanların Yahudileri mutlaka desteklemeleri gerektiğini düşünürler.

Evanjelistlerin referans aldığı Scofield İncili şöyle der:

“İsa’nın tekrar dönüşünü sağlamak için Yahudiler kendilerinden beklenilen şeyi yapmalıdırlar. Armageddon Savaşı’nda galip geldikten sonra İsa, Kral Davud’un tahtına oturacak ve dünyayı Kral Davud’un tahtından yönetecektir.”

Evanjelizme göre de diğer Hristiyan mezheplerinde olduğu gibi, Hristiyanlık bütün dünyaya hâkim olacak ve daha sonra kıyamet kopacaktır. Ama olaylar doğal akışına bırakılırsa bu çok uzun sürebilir. Bu nedenle süreç hızlandırılmalıdır. Bunun için bazı şartlar önceden sağlanmalıdır.

Mesih İsa’nın Dünyaya İkinci Kez Gelmesi İçin Gerekli Şartlar

  • Yahudilerin Filistin’e geri dönmeleri ve kendilerine ait toprağı olan bir devlet kurmaları
  • Kudüs’ün başkent yapılması
  • Tanrı’nın Yahudilere vaat ettiği Kenan Diyarının ele geçirilerek Büyük İsrail’in kurulması.
  • Mescid-i Aksa’nın yıkılıp yerine Süleyman tapınağının inşa edilmesi
  • Kargaşa ve kaos yaşanması. Yukarıda daha detaylı bahsettiğim konu. Eski Ahit’e göre 7 yıl sürecek bir felaket dönemi İsrailoğullarını ve Evanjelistleri bir süre kaos ve türbülansa sürükleyecek.

Mesih İsa’nın Dünyaya İkinci Kez Gelmesi İçin Evanjelistlerin Uyguladığı Plan

Mesih İsa’nın yeryüzüne gelmesi ve Tanrı’nın Krallığının kurulabilmesi için Evanjelistlerin 200 yıldır uygulamaya çalıştıkları dört safhalı bir plan var.

Birinci Safha-Yahudilerin Filistin’e Dönmesi: Bu aşama gerçekleşmiş durumda. Filistinlilerin halen bulundukları Batı Şeria ve Gazze’den tamamen uzaklaştırılmaları için oluşturulan suni sorunları, orantısız güç kullanımı ile çözerek bölgenin tamamına hâkim olma çalışmaları devam ediyor.

İkinci Safha-Büyük İsrail’in Kurulması: Türkiye’nin de bir kısmını içine alan vaat edilmiş toprakların ele geçirilerek Büyük İsrail’in kurulması aşaması. ABD ve Avrupa’nın, İsrail’i ve yaptığı her türlü eylemi, insanlık onurunu ve insan haklarını hiç düşünmeden koşulsuz desteklemesinin nedeni de tam olarak bu. Büyük Orta Doğu Projesi de arz-ı mev’udun janjanlı bir pakete sarılarak köpürtülmesinden başka bir şey değil. Bu uğurda Irak’ta, Suriye’de yüzbinlerce masum kanının dökülmesi planın tahakkuku için küçük bir detay adeta. PKK’ya verilen destek, El Kaide ve IŞİD ile alengirli ilişkileri hep bu safhanın gerekleri. Bölgede PYD üzerinden kurmaya çalıştıkları geçici Kürt devletinin Anadolu’ya atlama taşı olacağını anlamak için bilge olmak gerekmiyor.

Üçüncü Safha-İncil’in Mesajının Tüm İnsanlığa Ulaştırılması: Bu sebeple iki asırdır, başta ABD’liler olmak üzere Hristiyan misyonerleri oldukça metodolojik, kurumsal ve devlet desteği ile tüm dünyada faaliyet gösteriyor. Aksi halde Evanjelik Papaz Andrew Craig Brunson Türkiye’de neden 23 yıl yaşasın? Neden yüzlerce defa ne bileyim Samsun ya da Bodrum yerine Suruç, Mardin ve Diyarbakır’a gitsin? Misyonerlikle birlikte casusluk yaptığı kesinleşen bu papaz için ABD Başkanı Trump neden Türkiye ile tüm ilişkiyi bitirme aşamasına gelsin?

Dördüncü Safha-Armegeddon: İsa Mesih’in liderliği ve Evanjelistlerle Yahudilerin ittifakıyla Deccal’e (diğer Hristiyanlar ve Yahudiler Gog-Magog diyor) yani Müslümanlar’a karşı çok büyük bir savaş verilecek ve Evanjelistlerin etkin rolü ile bu savaşı Tanrı ittifakı kazanacak. Sonunda Evanjelizmin hakimiyeti söz konusu olduğundan, bu savaşın bir an önce çıkması için İsrail desteklenmelidir. İşte “Tanrı’nın kıyamete zorlanması” hadisesi de tam olarak bu.

Armageddon’un kazanılmasıyla bir altın çağ başlayacak. Mesih İsa’nın yönettiği Tanrı’nın Krallığında 1.000 yıllık Hristiyan egemenliği yaşanacak ve sonunda kıyamet kopacak.

Onlara göre, insanlığın kaderi Baba Tanrı’nın eliyle önceden yazılmış. Tanrı’nın Evanjelist Hristiyanlar için uhrevi, Yahudiler için dünyevi bir kader planının olduğunu düşünüyorlar. Bu ilahi plan gereği Yahudilerin vaat edilen topraklara dönerek, Büyük İsrail’i kuracağına, Evanjelistlerin ise bu plana destek olmaları gerektiğine ve bu sayede ahirette kurtulmuşlardan olacaklarına inanırlar. Herkes gibi Yahudiler de bu ilahi oyunda kendisine yazılan rolü (Büyük İsrail’i kurmak) oynamaktadır. Tanrı yalnız onların tanrısı!

Sevgili Okuyucu;

Senin de fark ettiğin gibi Siyonizm ile Evanjelizm hedefleri tamamen örtüşüyor. Evanjelistlere bu nedenle Siyonist Hristiyanlar da deniyor.

İsa’dan tam 1.800 yıl sonra, Hristiyanlığın içinden Siyonizm ile bu kadar uyumlu bir inancın kendiliğinden geliştiğini varsaymak safdillikten başka bir şey olmaz. Bu şüphesiz Siyonistlerin planlı çabasının ürünü. Siyonist Hristiyanlığa yani Evanjelizm’e mesafeli hatta karşı duran başta Katolik ve Ortodokslar olmak üzere pek çok Hristiyan’ın var olduğunu bilmek güzel. Bunun en güçlü örneği İspanya’nın son İsrail saldırılarında takındığı onurlu tutum ve duruş.

Akıl sahibi her yurtsever Türk vatandaşının şu sorular üzerinde düşündüğünden eminim.

  • Amerika Yunanistan’da dokuz askeri üste en seçkin unsurlarını neden ve kime karşı konuşlandırdı?
  • ABD’nin Irak ve Suriye’de ne işi var?
  • ABD neden PYD’yi hesapsız bir şekilde, üstelik NATO’daki dostu Türkiye’yi kaybetme pahasına destekliyor?
  • ABD Kongresi NATO’daki dostu ve stratejik müttefiki Türkiye’ye parasıyla satmadığı Javelin güdümlü tanksavar füzesini PYD’ye neden ücretsiz verdi?
  • Huzurevinde pijamasıyla bingo oynaması gerekirken, bir anda üzerine giydirilen ABD Başkanı elbisesiyle boşluklara selam veren, sürekli hiç kimseyle konuşan Siyonist Biden, utanmadan “Türkiye bölgede güvenliğimizi tehdit ediyor” cümlesini 1.000 yıldır zaten burada olduğumuzu hesaba katmadan neden kuruyor?
  • Ortadoğu’da Amerika’nın 82 adet üs kurmasına Müslüman ülke yöneticileri neden izin verdi?
  • İngiltere, Rumlardan aldığı Ağrotur ve Dikelya üslerinde, Rumları Türklerden korumak için mi mesai ve para harcıyor zannediyorsunuz yoksa zamanı gelince yaklaşık 300 km uzaklıktaki İsrail’e el uzatmak için mi?

Hepsi bir planın parçası ve yeri ve zamanı geldiğinde kendisine verilen görevi yapmayı bekliyor.

Kıyameti öne çekmeye kimsenin gücü yetmeyeceği gibi Tanrı’yı kıyamete zorlamak da düşük zekâlı bir espride dahi kendine yer bulamayacak bir söylem. Bırakın biraz oynasınlar, oyalansınlar diyebilirsin ama birkaç tane eğitimli ve paralı meczubun dünyayı bir nükleer felakete yeni bir dünya savaşına sürüklediğini anlamamak için kör, sağır ve akılsız olmak gerekir.

Hristiyan, Yahudi, Müslüman ya da inançsız tüm akıl sahibi insanlara büyük görev düşüyor.

_______________________________________________________________________________________________

1 “Saygıdeğer Lord Rothschild, Majestelerinin Hükûmeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Yahudî Siyonist isteklerini sempati ile karşılayan müteakip deklarasyonu iletmekten memnuniyet duyarım.

Majestelerinin Hükûmeti, Filistin’de Yahudîler için bir millî yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin’deki mevcut Yahudî olmayan toplumların sivil ve dinî haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Yahudîlerin sahip oldukları haklara ve siyasî statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı açıkça anlaşılmalıdır.

Bu deklarasyonu, Siyonist Federasyonu’nun bilgisine sunmanızdan memnuniyet duyacağım.”

Yorumlar: 2

Yorum bırakın