KONFOR ALANI

KONFOR ALANI

Adının Konforlu Olduğuna Aldanmayın

Pink Floyd’un kült şarkısı Comfortably Numb’ da ne diyor David Gilmour? “Keyifli bir uyuşukluk içindeyim”.

Hayat bazen çok tatlı-güzel anlarla karşımıza çıkıyor bazen de can sıkıcı can acıtıcı olabiliyor. Biz de o güzel anların sürekliliğini sağlamak veya acı çekmemek için etrafımıza duvarlar örüyor ve içinde mutlu mesut yaşamaya çalışıyoruz. İnsanın zaman zaman sığınacağı özel bir anın-alanının olmasında hiçbir sakınca yok. Araştırmalara göre insanın kendini rahat hissetmesi tutarlı ve istikrarlı performansı beraberinde getiriyor. Ama bu duvarlar artık üzerinden aşmayı engelliyor, bizi içeri hapsediyor ve farkına varmadan keyifli bir uyuşukluk yaratıyorsa tehlike çanları çalıyor demektir.  Limandaki gemi güvendedir ama gemiler limanda kalması için üretilmemiştir. Paulo Coelho “Bir gün uyandığında, yapmayı isteyip de yapmadığın şeyler için zamanın kalmadığını fark edeceksin.” derken bunu kastediyor.

Eskilerden kalma bir gitarınız olduğunu varsayalım. Eşref saatlerinizle şöyle bir tozunu alıp, yarım yamalak akordunu yapıp, sürekli aynı parçaları çalıyorsunuz. Çok iyi çalmadığınızı düşündüğünüzden bu hobinizi insanların karşısında sergilemeyi tercih etmiyorsunuz.  Bir süre sonra hep aynı şarkıları, hep aynı teknikle ve tek başınıza çalmanız, ilgi ve heyecanınızı öldürecek, en azından ateşlemeyecek, gelişim sağlayamayacaksınız. Belki de gitar çalmayı terk edeceksiniz.

Adı sempatik ama aslında kendi çoook antipatik olan, dillerden düşmen her yerde karşımıza çıkan bu konfor alanı nedir nasıl oluşur?

Konfor alanı; birey için ihtiyaç duyduğu her şeyin içinde olduğu, risk ve tehlikeden uzak, rahat adı üstünde konforlu muhteşem bir alandır 🙂 Stres minimumdur, kontrol sizdedir. Konfor alanı az çabayla bile ortalama bir başarı yakaladığı ve bunun sonucunda da kişinin kendini en rahat, keyifli ve özgür hissettiği alandır.

Nefsimiz tembeldir ve her zaman en kolay olanı tercih eder. Bilinçaltımız ise bizi güvenli alanda tutmak için elinden geleni yapar. Nefs ve bilinçaltı kafa kafaya verince etrafımıza duvar örmeye başlarlar. Bu duvarların berisinde iken gerekli her şeye sahip olduğumuzu ve kontrolün elimizde olduğuna inanırız. Ama burada bir durağanlık, bir sabite söz konusudur herhangi bir değişim ya da gelişim yoktur. Sınırlarımızı zorlamayı bıraktığımızda yeni şeyler öğrenmekten ve büyümekten vazgeçmiş oluruz. Sürekli konfor alanınızda yaşamanın tehlikesi budur: gelişime kapalı, tekdüze, heyecansız bir hayatınız olur.

Herkesin kendini rahat hissettiği bir alan var. Fakat bazı insanların konfor alanlarını oldukça darken bazıları için bu alan çok daha geniş olabiliyor. Konfor alanı kimileri için yaptığı iş, yaşadığı şehirken, kimisi için akşam oturduğu koltuk, başından kalmadığı bilgisayar olabilir. Konfor alanı mutlaka fiziksel bir alan olmak zorunda da değil, belli bir inanca sahip olmak da o alanı ya da rahatlığını yaratabiliyor. Bu bazen dini bir inançken, bazen politik bir görüş olarak karşımıza çıkıyor. Aynı yemekleri yemeyi tercih etmek, aynı yoldan işe gitmek hatta hep aynı yerde tatil yapmak, tam da konfor alanının güvenli sınırlarının çıkmak istemediğimizden kaynaklanıyor.

İç içe geçmiş 4 daire hayal edin. Birinci daire merkezdeki konfor alanıdır. Burası sizin gitarınızla sürekli aynı parçaları çaldığınız, hep aynı akorları bastığınız hep aynı arpeji attığınız yer. Zorlanma yok ama gelişim de yok.

Hemen dışında ikinci daire “korku bölgesi” yer alır ki bizi çeldiren korkutan yer de burasıdır. Burası yeni parçaları öğrenmekten ve insanların önünde çalmaktan çekindiğiniz alan. Oysa acı direncin göstergesidir. Onu dinlemeyi bıraktığınızda ilerleme kaydedebilirsiniz. “No pain no gain” yani ne kadar köfte o kadar ekmek, yani acı yoksa gelişme yok, yani

Burayı aştığımızda karşımıza üçüncü daire yani “öğrenme bölgesi” çıkar. İşte burası değişime adım attığınız yerdir. Kendinizi geliştirme fikir tohumlarının atıldığı sürekli öğrenme ve kısmen gelişmenin sağlandığı alan. Gitar hocasından eğitim alma isteği, yeni gitar, yeni şarkılar…Burada savırlı olmak gerekir zira gelişim hemen kendini göstermeyebilir. İnsanların en çok vazgeçtiği alan burası.

Sonra dördüncü daire “gelişim bölgesi” yer alır. Bu alanda bulunan bir gitarist sürekli repertuarını yeniler. Yeni teknikler öğrenir. Çalmaktan zevk alır ve sergilemekten büyük mutluluk duyar. Çalacağı tüm eserleri çok iyi bilmesine rağmen yine de hafifi bir stres yaşar. Bu stres onun kendisini daha da geliştirmesini ve işini kusursuz yapmasını sağlar.

Konfor alanınızın sınırlarını zorlamak için çok cesaretli olmanıza, paraşütle atlamanıza, tüpsüz dalmanıza, ateşte yürümenize gerek yok.  Meraklı olun yeter. Rahatın, alışkanlıkların ve alışılmışın sınırlarını zorlayarak kendinizi geliştirebileceğinizi bilin yeter.

Konfor Alanından Nasıl Çıkılır?

Kendinizden ne kadar uzaklaşırsanız yapacağınız yolculuk o kadar zorlayıcı olur. Konfor alanınızın dışında olmak, maceralı, heyecanlı ve çoğu zaman oldukça eğlencelidir. Bunun için;

  1. Kendimizi Tanımalıyız: Bireysel SWOT’umuzu yaparak güçlü ve zayıf yönlerimizi, tehdit ve fırsatları iyi tahlil etmeliyiz.
  2. Bilgi ve Farkındalık: Fonksiyon veya ilgi alanı ile ilgili gündem takip edilmeli, çok okunmalı, çok öğrenmeli. Bilgi beraberinde vizyon getirir.
  3. Tekdüzelik Düşmandır: Sıradanlığa karşı net bir tavır geliştirmeli, yalnızca kariyer değil, hayatın her alanında bir arayış içinde olmalı, bu arayışı daima üzerine katarak sürdürebilmeliyiz. Bu mottoyu bir hayat felsefesi haline getirmeliyiz.
  4. Negatifleri Terk Et Pozitiflerle Beraber Ol: Bizi aşağı çekecek, bizi demoralize edecek insanlardan mümkün olduğunca uzak olmalıyız. Aksine bizi geliştirecek insanlardan bir ağ oluşturmalıyız.

Yorum bırakın