SINAV MI? SIRAT MI?

SINAV MI? SIRAT MI?

SINAV MI? SIRAT MI?

Sevgili Gençler;

Yaşam maceranızda önemli bir noktaya geldiniz. Şu an en başta siz, aileniz ve öğretmenleriniz olmak üzere yakın çevrenizdeki herkesin gündemindeki en önemli konulardan birisi; gireceğiniz üniversite sınavı, değil mi? Yalnız değilsiniz. Bu yıl yaklaşık 3 milyon gençten birisi olacaksınız.

Önce pek çoğunuzun hatta ailelerinizin şu an en çok merak ettiği konudan başlayalım.

Hangi Bölüm? Hangi Meslek?

Pek çoğunuzun kafası karışık. Hangi bölümü yazacağınız konusunda her gün fikir değiştiriyorsunuz. Babanız size bir meslek yakıştırıyor, rehber öğretmeniz başka şey söylüyor. Kuzeninizle aynı bölümü okumanızı öğütleyen akrabalarınız bir otobüse sığmıyor artık.

Doğru meslek seçimi gerçekten çok önemli. Konfüçyüs ne diyordu “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız.”

Pekiiii kimin sözünü dinlemelisiniz? Babanızın sözünü mü? Amcanızın önerisi mi?

Acele etmeyin, şimdi elinize bir kağıt kalem almanızı ve şu soruyu büyük harflerle yazmanızı rica edeceğim. “SAHİP OLMAM GEREKEN TÜM KAYNAKLARA SAHİP OLSAYDIM HANGİ MESLEĞİ YAPMAK İSTERDİM?

Yazdınız mı? Haydi şimdi de soruyu kendinize yüksek sesle okuyun. Bir daha ve bir daha. Zihninizde hangi meslek ve meslekler beliriyor? Elbette gerçekçi, elbette ayakları yere basan imgeler görmenizi rica ediyorum. Emek sarf etmeden büyük miraslara konmuş gençlerin yaşantısını ya da hayranı olduğunuz sanatçıların hayatını değil. O da olur ama burada konumuz üniversite sınavı.

Bir soru daha yazmanızı istiyorum. “BENİM YAŞAM AMACIM NE? İLERİDE HANGİ İŞİ YAPARSAM KENDİMİ GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLURUM? BU MESLEK BENİ TAMAMLAR MI?”

O ana ve çalıştığınız ortama gidin ve üzerinizdeki kıyafeti, kullandığınız araçları, duvarın rengini, masanın üzerini görün lütfen. İlişkide bulunduğunuz insanları hayal edin. Çalışırken çevrenizde kimler var? Sizde ne duygular uyandırıyor? Akşam oldu eve gidiyorsunuz, ne hissettiniz? Peki Cuma günü? Ya Pazartesi? Büyük bir hevesle işe gidiyor musunuz yine?

Hayal ettiğiniz meslek sizi gerçekten ifade eden, sizi tamamlayan, sizi mutlu eden ve sizin kimliğinizin önemli bir parçası olmasını istediğiniz bir meslek mi?

Son olarak o mesleği icra eden yakın çevrenizdeki insanları ziyaret edin. Yüz yüze, aklınızdaki her soruyu sorun. Onların meslekle ilgili duygu ve yorumlarından ziyade anlattıkları reel gerçeklere önem verin. Ülke çapındaki üstatları sosyal medyadan takip edin hatta onlara yine sosyal medyadan ya da e postalarından ulaşarak mesleği tanımaya yönelik sorular sorun.

Sevgili Gençler, Değerli Anne-Babalar;

Hedef, iş ve eğitim hayatında da en çok karşılaştığımız kelimelerden biri durumunda. Bununla birlikte daha söylenirken bazı insanlarda kaygıya sebep olduğu da su götürmez bir gerçek. Bunun çeşitli sebepleri var.

Görüştüğüm gençlere hedeflerini sorduğum zaman büyük kısmının yüzünün gölgelendiğini gördüm. Önce büyük bir hevesle hedeflerinden bahsederken, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde anne ve babalarının kendilerinden beklentilerini ya da çevrelerinde saygı duydukları insanların duymak istedikleri şeyleri söylediklerini ama aslında bahsettikleri hedefe kendilerinin de inanmadıklarını ya da o hedefe ulaşmanın onları mutlu etmeyeceğini gözlemledim. Hatta “kuzenin Pelinsu hukuk okuyor sen de hukuk oku!”, “Komşunun oğlu Boğaç 450 puan aldı sakın altını getirme bana!” dendiğine şahit oldum. Burada iki şeyi fark ettim:

  1. Hedefin gerçeklikten uzak fazla yüksek tespit edilmesi.
  2. Hedefi, gencin fikrini almadan ebeveynin seçmesi.

Çok yüksek hedefler seçiyoruz. Böyle yapmakla elimizi korkak alıştırmamak gerektiğini ve yüksekten gidersek başarının da aynı ölçüde yüksek olacağına inanıyoruz. Burada hayallere hudut konmasına kesinlikle karşı olduğumu belirtmeliyim, özellikle siz gençlerin hayallerine. Fakat siz hayallerinizle mutluyken ve bu hayale göre konumlanmaya çalışırken, önünüze kocaman bir hedef konduğunda, hele hayallerinizle de ilgisi yoksa, daha yolun başında hedefe ulaşmanın neredeyse imkânsız olduğu kanaatine kapılıyor ve kaygıya kapılıyorsunuz. Hedefler her zaman ulaşılması zor ama sonunda mutlaka ulaşılabilir olmalıdır. Mükemmeliyetçilik zannedildiği gibi çok iyi bir değer değildir. İnsanlar mükemmel olduğu için değil kendileri olduğu için kıymet bulur.

Hedefe ulaşanların hepsi mutlu mu peki? Tam değil.

Tıp fakültesinde, mühendislik fakültesinde, hukuk fakültesinde okuyan ama bölümü ile ilgili mutsuz olan, konservatuar, güzel sanatlar fakültesinde, veterinerlik fakültesinde veya aşçılık okuyan fakat çok mutlu olan gençler tanıdım. Sebebini araştırdığım zaman, mutluluk veya mutsuzluğun kaynağının okunan bölüme göre değil, o bölümü kimin seçtiğine ve gencin bölümü sevip sevmemesine bağlı olarak değiştiğini gördüm. Kendi başına veya ailesi ile birlikte müşterek ama ikna olarak seçtikleri bölümlerde okuyan gençlerin büyük çoğunluğu mutlu iken kendisinin seçmediği hatta istemediği bölümlerde okuyan çocukların çoğu mutsuz hatta bir kısmının umutsuz olduğunu gözlemliyorum.

Gençler;

Anne ve babanızın, öğretmenlerinizin engin tecrübeleri çok önemli. Bu tecrübeyi parayla satın alamazsınız. Onlara mutlak surette kulak verin.

Anneler, Babalar, Öğretmenler;

Gençlerin sessiz çığlıklarına kulak verin. Onların hayallerini, hedeflerini, yaşam amaçlarını yok saymayın. Karar mutlaka müşterek alınmalı. Her iki taraf da anlaşmak amacıyla bu konuyu konuşmalı, kendi kafasındakini kabul ettirmek için değil.

Seveceğiniz Bir Mesleği Seçerseniz Ne Olur?

  • Konfüçyüs dedi ya hiç çalışmamış gibi olacaksınız. Hobinizi yaparken para kazanacaksınız. Daha ne olsun?
  • Yaşam yolculuğunuzda mutluluğunuza katkıda bulunacak önemli bir aşamayı geçmiş olursunuz.
  • Sizi mutsuz eden bir mesleğiniz olmayacağı için ilişkilerinizin kalitesi artacak.
  • Enerjinizi emen bir ortamda çalışmayacaksınız.
  • Özgüveniniz yükselecek, çünkü kendinizi doyasıya ifade edebileceğiniz bir iş yeriniz olacak.
  • Sağladığınız katma değer için gelen geri bildirimler sebebiyle her gün biraz daha fazla yarar sağlamak isteyeceksiniz. Bu sebeple sürekli gelişim içinde olacaksınız.
  • Motivasyonunuz artacak. İlişkileri sağlıklı, enerjisi yüksek, özgüveni tam, gelişmeye açık insanların dış motivatöre ihtiyacı olur mu? Kendinizin doğal motivasyon kaynağı olacaksınız.
  • Tüm bunların sonunda hayattan daha fazla zevk alacaksınız.
  • Haydi bir de bonus vereyim. Pazartesi sendromu da yaşamayacaksınız. 🙂

Bölüme karar verdiniz, hayırlı olsun. Peki iş bitti mi? Elbette hayır yeni başlıyor. Başarıya giden yolda size 4 tane hediye vereceğim.

Başarının Anahtarları

  1. Her şeyin başında olumsuz inançlarınızı yok edin.

Ne demek bu?

  • Bu yıl hep size söylendiği gibi hayatınızın en önemli yılı değil, buna inanın. Belki en özel yılı.
  • Başarılı olmanız için robot olmanız gerektiği söylendi size. İnanmayın, planlı olmanız yeterli.
  • Tüm sosyal yaşantınızı noktalamanız, antrenmanları bırakmanız, telefonu toprağa gömmeniz de anlamsız. İnsan sosyal varlıktır. Sosyalleşmeden gerçek başarı sağlanamaz. Yalnız rehberlik öğretmenizle, koçunuzla ya da ailenizle yaptığınız plana sadık kalın ve plana uymanız için ailenizin yaptığı uyarıları dikkate alın yeter.
  • “Benim sayısalım iyi değil. Ben de matematik zekası yok. Ben sözelciyim. Ben sayısalcıyım ezberim çok kötü vs vs vs” sık duyduğumuz olumsuz inançlar. Bunların hepsi aslında bilinçaltında öyle olmasın ı istediğimiz için yarattığımız durumlar.

Şuna inanın. İnsanlar eşit yaratılmıştır. Doğan çocukların ancak %1’i dâhidir. Diğerleri ise birbirine çok yakın zihni melekelere yakındır. Aradaki küçük farkları sonraki yıllardaki yaşanmışlıklar belirliyor. İşte içinde bulunduğumuz bu yıl, var ise, bu olumsuz farkları yok edeceğiniz eğlenceli bir yıl olacak. Bu yıl ne öğrenirseniz geride kalan yaşantınızda da yoğunlukla bu bilgileri kullanacaksınız.

Ben bu kadar yapabiliyorum demek yerine her gün çok az daha fazlasını hedefleyin. Sporcuları düşünün. İlk gün hepsi zorlanmıştır değil mi? Ancak birkaç gün sonra aynı antrenmanı daha rahat yaparlar. Daha sonra antrenörleri sürekli üzerine ekler. Şampiyonlar böyle yetişir.

Siz de kendi hayatınızın ailenizin şampiyonusunuz. Bu özel yılda test kitaplarınıza bu gözle bakın. Kırılması gereken kişisel rekorunuz. Her gün birkaç dakika fazla, birkaç soru arttırarak ilerleyin. Birine ulaşınca diğerine geçin. Ne diyordu Martin Luther King “Uçamıyorsan, koş. Koşamıyorsan, yürü. Yürüyemiyorsan, sürün; ama hareket etmeye devam et. İlerlemeyi sürdür.”

Yapabileceğinizin en iyisini yapın. Herkesin aynı başarıyı göstermesi elbette mümkün değil. Burada önemli olan sizin gerçekten yapabileceğinizi, elinizden gelenin en iyisini yapmanız. Eğer bunu yaptıysanız sonuç da hak ettiğiniz gibi olacak inanın bana.

Bu noktada inançları yok etmek için size küçük bir tüyo: Beyni formatlamak mümkün. Sizin için ne kadar imkânsız görünürse görünsün diğer normal insanların yapabildiği şeyleri siz de yapabilirsiniz. Ama ön koşul buna gerçekten inanmak ve bunu kendinize ve elbette bilinçaltınıza sürekli tekrarlamak.

Kendinize aslında ne kadar muhteşem olduğunuzu ve bu yılın da hayatınızın en özel ve en güzel yılı olacağını her gün tekrar edin. Bıkmadan usanmadan ama inanarak tekrar edin. Bilinçaltınız şekillenmeye başlayacaktır

  1. Mutlaka ama mutlaka kaygıyı kontrol altında tutun.

Kaygı dikkat sorunlarına yol açar. Kaygılı insan tüm dikkatini kaygı duyduğu alana yöneltir.  Geleceği düşünmeyin, başkalarının ne kadar çalıştığına takılmayın. Diğerlerinin deneme sınavlarında aldığı puanları boş verin. Kontrol edilen stres insanı diri ve hedefte tutar ama fazlası kaygıya yol açarak yapabileceklerinizi bile yapamamanıza yol açar. Sık sık kedi gibi esneyin çünkü araştırmalara göre esnemek beyninizi yatıştırır ve gevşetir. Sizi ne rahatlatıyorsa, dua, meditasyon ibadet mutlaka zaman ayırın. İhtiyaç duyuyorsanız bir psikologdan destek alın.

  1. Sakın bariyerlere takılmayın.

Biraz önce antrenmana, oyuna, telefona tamam dedim farkındayım. Sözlerimin arkasındayım. Ama tüm bunlar sizin hedefe odaklanmanıza ve ders çalışmanıza engel olmaya başlamışsa planınıza ya sadık kalın ya da ortadan kaldırın.  Sınava çalışan bir öğrencinin sosyal medya, dijital oyun, arkadaş ortamları ya da antrenman için bir günde sarf edeceği toplam zaman maksimum 1 saat olarak planlanmalıdır.  Bu konuda ebeveynlerinizi dinleyin.

  1. Hissi sığınaklar aramayın.

Duygusal kaçışlar her ne kadar kendinizi iyi hissettirse de gün sonunda başarıyı vaat etmez. Sadece iyi yaptığınız ders ya da konulara odaklanıp diğerlerini görmezden gelmeyin. Coğrafyaya zaman ayırıp edebiyatı yok saymayın.

Son olarak Sevgili Gençler;

İlk yılında belki kazanamayacaksın. Bu dünyanın sonu mu? Elbette hayır.

Ya da hayal ettiğin üniversiteyi muhteşem bir puanla kazandığını öğrendin. Herşey tamam mı maalesef değil.

Ülkemizde sınavlar özellikle üniversite sınavları hak ettiklerinden daha fazla değer bulmuş çoook küçük bir yol ayrımı yalnızca. Sınavlar öğrenciler için mutlaka aşılması gereken fakat aşılırken de birçok bedelin ödendiği bir sektör haline geldi maalesef. Hedeflenen puan ya da hayal edilen bölüm sürdürülebilir bir mutluluğu temin etmediği gibi aksinin de travma oluşturmasına izin vermeyin. Üniversite, bölüm ve meslek insan olma yolculuğunda mutluluğun parametrelerinden yalnız biri.

Sen yüksek puan aldığın için değil sen olduğun için önemlisin. Sen düşük puan alsan da annenin babanın göz bebeğisin.

İnanırsan başarırsın. Yolun bahtın açık olsun

 

Yorum bırakın